top of page

KUR'AN-I KERİM OKUMA İBADETİNİN YAPILIŞI

Kur'an-ı Kerim okuma İbadeti İslam Dininin Kitabı olan ve 114 Sure ve 6666 ayetten oluşan Kur'an-ı Kerim Kitabını okumak ve hatim etmek ile yapılır. Kur'an-ı Kerim Kitabı ve Hadis-i Şerifler İkram Fıkhında vardır. İkram Fıkhını okuyan İslam Dinini öğrenmiş olur.

Okunması Zorunlu Kitaplar;

- İslam Dininin Kitabı olan Kur'an-ı Kerim Kitabı

- Hz. Muhammed (S.a.v.)'in Hadis-i Şerifleri

İSLAMIN KİTABININ ADI KURAN

 

Kur Kelime Kökeni

~ Fr cours 1. akım, seyir, rota, gidiş, süreç, 2.a.a. << Lat cursus koşu < Lat currere, curs- koşmak << HAvr *krs- < HAvr *kers- a.a.

An Kelime Manası

1.Hatırla 2.En kısa zaman

Kerim İslamda Manası

Sözlükte “cömert olmak, iyi, ahlâklı, asil ve değerli olmak” anlamındaki kerem (kerâmet) kökünden sıfat olan kerîm “yaratılıştan cömert olan, insanın şerefiyle bağdaşmayan her türlü şeyden arınmış bulunan” demektir. Kerem kavramı Allah’a nisbet edildiğinde “lutuf ve ihsanda bulunma” mânası ağır basar. Ebü’l-Kāsım ez-Zeccâcî kerîm kelimesinin muhtevasını “cömert olan, övgüye lâyık vasıfları şahsında toplayan, cezayı gerektiren davranışları affedip suçluyu bağışlayan” şeklinde üç noktada özetlemiş ve bu anlamların Allah için de söz konusu olduğunu söylemiştir (İştiḳāḳu esmâʾillâh, s. 176).

 

Bakara Suresi 2.41. Ayet: Diyanet Meali:

Elinizdeki Tevrat'ı tasdik edici olarak indirdiğim (Kur'an'a) iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının.

Necm Suresi 53.4. Ayet: Diyanet Meali:

(Size okuduğu) Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir.

 

 

ANLAŞILAN                     :

İslam Dini kitabı olan Kuran' ın ismi Kuran'da defalarca Kuran olarak geçmektedir.

Allah' ın Resulü Hz. Muhammed (S. a. v.) ' e arapça vahyedilen İslam dininin kitabını adı "Kuran" dır.

Kur' an' ı Kerim denmesinin sebebi saygı ve sıfattır.

Arapların El Kuran El Kerim vurgulamak için söylenir.

Kuran İsminin Manası

Kur; seyir, rota, gidiş, süreç demektir. An ise anmak hatırlamak yani okumak manasındadır.

Burada sizin rotanızı belirleyen doğru yola ileten kitabı Kuran' ı an hatırla oku denilmektedir.

İşte hidayet rehberi Kerim kitabı okuyun mesajı verilmiştir.

Kerim değerli, şerefli ve cömert demektir.

İşte Kur-an şerefli değerli ve cömert kitaptır.

Kitabımızın adı Kuran' dır.

Kerim sıfatıyla anılması müstehaptır.

KUR'AN-I KERİM' İN FAZİLETLERİ

 

KUR'AN-I KERİM ÂYETLERİNDE KUR'AN'IN FAZÎLETİ

1. "Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir. Gecenin bir kısmında uyanarak, sana mahsus bir nafile olmak üzere namaz kıl. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin." (İsrâ, 17/78, 79).

2. "O kitap (Kur'ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir." (Bakara, 2/2).

3. "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'ân'ın indirildiği aydır." (Bakara, 2/185).

4. "Ey insanlar! Şüphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik." (Nisâ, 4/174).

5. "Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir." (Mâide, 5/15, 16).

6. "Bu (Kur'ân), Ümmü'l-Kurâ (Mekke) ve çevresindekileri uyarman için sana indirdiğimiz ve kendinden öncekileri doğrulayıcı mübarek bir kitaptır. Ahirete inananlar buna da inanırlar ve onlar namazlarını hakkıyla kılmaya devam ederler." (En'âm, 6/92).

7. "İşte bu (Kur'ân), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin." (En'âm, 6/155).

8. "Gerçekten onlara, inanan bir toplum için yol gösterici ve rahmet olarak, ilim üzere açıkladığımız bir kitap getirdik." (A'râf, 7/52).

9. "Kitab'a sımsıkı sarılıp namazı dosdoğru kılanlar var ya, işte biz böyle iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz." (A'râf, 7/170).

10. "Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin." (Arâf, 7/204).

11. "Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir. De ki: Ancak Allah'ın lûtfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler. Bu onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha hayırlıdır." (Yunus, 10/57, 58).

12. "Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır." (İbrahim, 14/1).

13. "Biz, Kur'an okunduğu zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz. Ayrıca, onu anlamamaları için kalplerine bir kapalılık ve kulaklarına bir ağırlık veririz. Sen, Kur'an'da Rabbinin birliğini yadettiğinde onlar, canları sıkılmış bir vaziyette, gerisingeri dönüp giderler." (İsrâ, 17/45, 46).

14. "Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır." (İsrâ, 17/82).

15. "Allah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Kitab, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. Allah kimi de saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz." (Zümer, 39/23).

16. "İşte böylece sana da emrimizle Kur'ân'ı vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin." (Şûrâ, 42/52).

17. "Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz." (Haşr, 59/21).

18. "Biz onu (Kur'an'ı) Kadir Gecesi'nde indirdik. Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır." (Kadr, 97/1-3).

19. "İşte o apaçık delil Allah tarafından gönderilen ve en doğru hükümleri hâvî tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir." (Beyyine, 98/2, 3).

20. "Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız." (Hicr, 15/9)

21. Yûnus Suresi 10.57. Ayet: Diyanet Meali:

Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.

22. “O kitap (Kur’ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.”  (Bakara 2)

 

HADİSLERDE KUR'ÂN-I KERİM'İN FAZÎLETİ

1. Müslim'de rivayet edilen bir hadiste; Ebu Umame (r.a)'den, Resulullah (s.a.v)'ın şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Kur'an'ı öğreniniz. Şüphesiz o, kıyamet günü ehlin için çok iyi bir şefaatçı olacaktır."

2. En-Nevvas b. Sem'an (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber'i şöyle derken duydum. "Kıyamet günü Kur'an-ı Kerim ve bu dünyada onunla amel edenler getirilirler. Önlerinde de kendilerini arkadaş edinenleri savunan Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri bulunur." (Müslim).

3. Buhârî'de rivayet edilen bir hadiste; Osman İbn Affan (r.a)'dan, Resûlullah (s.a.v)'ın şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur: "Aranızda en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir."

4. Hz. Aişe (r.anha) anlatıyor: Hz Peygamber (s.a.v): "Kur'an'ı okumak kendisine zor geldiği halde onu takılarak okuyana iki sevap vardır." buyurmuştur (Buhârî, Müslim).

5. Ebu Musa el-Eş'arî ( r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kur'an okuyan ve okuduğuyla amel eden mü'minin örneği, tadı güzel kokusu güzel turunç meyvesi gibidir. Kur'an okumayan, ancak onunla amel eden mü'minin örneği de tadı güzel ancak kokusu olmayan ham hurma gibidir. Kur'an'ı okuyan münâfığın durumu ise kokusu güzel tadı buruk reyhâne otu gibidir. Kur'an'ı okumayan münâfığın durumu ise kokusu olmyan, tadı da buruk olan acı yaban keleği gibidir."(Buhârî, Müslim ).

6. Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) "Allah Teâlâ bu Kur'an'la bazı kavimleri yüceltir bazılarını da batırır." buyurmaktadır (Buhârî, Müslim).

7. Müttefakun aleyh olan bir hadiste, İbn Ömer (r.a)'den Allah Rasûlü'nün şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Haset (gıpta veya imrenme) sadece iki yerde olur. Biri Allah'ın kendisine Kur'an öğrenmeyi nasip ettiği kimsedir ki, onu gece gündüz okur, kendisini işiten komşusu: "Keşke komşuma verilen Kur'an nimeti bana da verilseydi de, gereği ile amel ettiği gibi ben de etseydim!" der. Diğeri de, Allah'ın kendisine mal verdiği kimsedir ki, onu hak yolda sarfeder. Bunu gören diğer biri: "Keşke şu hayırsever kişiye verilen mal gibi bana da verilseydi de, onun yaptığı gibi ben de hayır yapabilseydim!" diye imrenir."

8. el-Berâ b. Âzib (r.a) anlatıyor: Sahabilerden biri atı yanında iple bağlı olduğu halde Kehf Sûresi'ni okumaya başlar. Derken bir bulut çıkar ve sahabinin üzerine çökmeye yönelir. Hatta atı bu buluttan ürkmeye başlar. Sahabi sabah olunca Hz. Peygamber (s.a.v)'e gelip durumu anlatır. Hz.Peygamber (s.a.v): "O Kur'an için inmiş huzur bulutudur." buyurur (Buhârî, Müslim).

9. İbni Abbas (r.a) anlatıyor: Hz.Peygamber ( s.a.v): "İçinde Kur'an'dan bir şey bulunmayan kişi harabe ev gibidir." buyurmuştur (Hadis hasen-sahîhtir; Tirmizî).

10. Tirmizî'nin hasen ve sahih diye vasıflandırdığı, Ebu Davud'un da rivayet ettiği bir hadiste Abdullah b. Amr b. el-Âs ( r.a)'ın nakline göre Hz.Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Kur'an ehline; Kur'an'ı oku ve yüksel, Kur'an'ı tıpkı dünyada okuduğun gibi tane tane tertil üzere oku, zira senin rütben, okuyacağın son âyetin yakınındadır." denilecektir.

11. Sahîh-i Müslim'de, Ukbe b. Âmir (r.a)'den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: "Biz, Suffa'da iken Resûlullah (s.a.v) dışarı çıkıp: "Günah işlemeksizin ve akrabalık bağını koparmaksızın Buthan'a yahut Akik'a kadar gidip oradan iri hörgüçlü iki deve getirmeyi hanginiz ister?" diye sordu. "Ya Resûlallah! Biz bunu isteriz." dedik. "Öyle ise sizden herhangi biri mescide gider de celil ve aziz olan Allah'ın kitabından iki âyet öğrenir yahut okursa, bunlar onun için iki deveden daha hayırlıdır. Üç âyet onun için dört deveden daha hayırlıdır. Bu âyetlerin sayıları arttıkça, o kadar deveden daha hayırlıdır."

12. İbn Mes'ud (r.a) Hz. Peygamber (s.a.v)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir kavme, Allah'ın kitabını en iyi okuyanları imamlık eder." (Müslim).

13. Câbir b. Abdullah (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber, Uhud'da öldürülenlerden iki kişiyi biraraya getirdikten sonra: "Bunlardan hangisi Kur'an'la daha fazla haşır neşirdi?" diye sorar; birine işaret edilldiği takdirde, önce onun defin işlemini yapardı. (Buhârî-Tirmizî, Nesaî, İbn Mâce).

14. İmrân İbn Husayn (r.a) anlatıyor: Bana Kur'an okuyan bir kadın uğradı, okudu sonra karşılık istedi ardından da bu isteğini geri alarak şöyle dedi: Hz.Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: "Kim Kur'an okursa karşılığını Allah'dan istesin. Bir zaman gelecek insanlar Kur'an okuyacaklar da karşılığını insanlardan isteyecekler." (Hadis hasendir, Tirmizî)

15. İbn-i Mes'ud ( r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v) "Allah'ın kitabından bir harf okuyanın, okuduğu harfe karşılık sevabı vardır. Bir iyilik on katıyla değerlendirilir. Elif, Lâm, Mîm bir harftir demiyorum. Elif de harftir, lâm da harftir, mim de harftir." buyurmaktadır. (Hadis hasen-sahîhtir, Tirmizî ).

16. Hadis: Kuran Okumanın, Ezberlemenin Fazileti

Ebû Hüreyre Hazretlerinin,

“Kıyamet gününde Kur’an-ı Kerîm gelecek ve Allah Teâlâ’ya: ‘Yâ Rabbî! Kur’an okuyan kimseyi şeref süsüyle süsle!’ diyecek; bunun üzerine Kur’an okuyan kimse şerefle süslenecek."

"Yine Kur’an-ı Kerîm: ‘Allah’ım! Ona şeref elbisesi giydir!’ diyecek; hemen o zâta elbiselerin en değerlisi giydirilecek. Sonra Kur’an: ‘Rabb’im! Ona şeref tacı giydir!’ diye niyâz edecek; o kimseye şeref tacı giydirilecek. Sonunda Kur’an-ı Kerîm: ‘Yâ Rabbî! O kulundan razı ve hoşnut ol! Senin hoşnutluğundan üstün bir şey yoktur.’ diyerek Kur’an okuyan kimseyi mânevî mertebelerin en yükseğine ulaştıracak." (Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 18; Dârimî, Fezâilü’l-Kur’an 1).

17. Hadis: Kuran' ın Koruması

“Kıyamet gününde, Kur’an-ı Kerîm ile Onun buyruklarını tutup yasaklarından kaçan mü’minler ortaya getirilecekler. Kur’an’ın önünde en uzun iki sûresi, Bakara ile Âl-i İmrân bulunacak. O sırada bu iki sûre, iki bulut gibi görünecek veya aralarında bir nur bulunan iki siyah gölgeliği andıracaklar, yahut bu iki sûre, kıyamet gününde sahiplerini savunmak üzere saf bağlayıp kanat germiş iki kuş sürüsü gibi gelecekler.” (Müslim, Müsâfirîn 253; Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’an 5).

18. Hadis: Kuran Okumanın Sevabı

– Hz. İbni Mes’ud (R.A)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (S.A.V) şöyle buyurdu: “Kim Kur’an-ı Kerimden bir harf okursa onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben size Elif, lam, mim, bir harftir demiyorum. Bilakis elif başlı başına bir harf, lam aynen bir harf, mim de ayrıca bir harfdir.” (Tirmizi, Fezailül Kur’an)

- Hz. Aişe (R.Anhu)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (S.A.V) şöyle buyurdu: “Kur’anı gereği gibi güzel okuyan kimse Allah’in peygamberlerine gönderilen elçi itaatkar meleklerle beraberdir. Kur’anı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.” (Buhari, Tevhid 52, Müslim, Müsafirin 243)

19. Hadis: Zikir Meclislerinde Sekinet ve Rahmet

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şu hadisi buna delalet etmektedir:

“Her hangi bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde toplanıp Allah’ın Kitabını tilavet ederler ve onu aralarında karşılıklı mütala ederek ders yaparlarsa muhakkak onların üzerine sekinet iner. Kendilerini rahmet kaplar. Melekler onların etrafını çepeçevre kuşatır ve Allah onları kendi yanında bulunanların içerisinde anar.”

(Müslim, 2699/38)

 

ANLAŞILAN                           :

(Kur’ân) da asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.

(Kur'ân), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin.

Rızasını arayanı Allah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır, dosdoğru bir yola iletir.

Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.

İşte bu Kitab, Allah'ın, dilediğini kendisiyle doğru yola ilettiği hidayet rehberidir.

Aranızda en hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir.

Kuran Faziletleri

1.  Nur

Kuran kesin bir delil ve nurdur. Kuran okuyan nurlanır.

2.  Şefaati

Kur'an'ı öğreniniz. Şüphesiz o, kıyamet günü ehlin için çok iyi bir şefaatçı olacaktır.

Kıyamet günü Kur'an-ı Kerim ve bu dünyada onunla amel edenler getirilirler. Önlerinde de kendilerini arkadaş edinenleri savunan Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri bulunur.

3.  Şifa

Kur’ an Okumak ve dinlemek kalplere şifadır, rahmet vesilesidir. Kalplere şifa, huzurdur ve sekinettir. Yani huzur ve güvendir.

4.  Rahmet

Rahmet Allah ın affetmesi bu vesileyle acıyıp yardım etmesidir. İşte bu yardım ilhamdır.

Allah hatalarımızın doğrusunu bize gösterir. Eğer Kuran okurken aklınızı güzel güzel şeyler geliyorsa bilinki o ilhamdır. Size rahmet ediliyordur.

5.  Okumanın Sevabı

Kim Kur’an-ı Kerimden bir harf okursa onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır.

Kur’anı gereği gibi güzel okuyan kimse Allah’in peygamberlerine gönderilen elçi itaatkar meleklerle beraberdir. Kur'an'ı okumak kendisine zor geldiği halde onu takılarak okuyana iki sevap vardır.

6.  Hafıza

Kuran okumak hafızayı güçlendirir. Kuran beyne şifadır.

7. Sekinet

Her hangi bir topluluk Allah’ın evlerinden bir evde toplanıp Allah’ın Kitabını tilavet ederler ve onu aralarında karşılıklı mütala ederek ders yaparlarsa muhakkak onların üzerine sekinet iner.

8. Meleklerin Yardımı ve Allah' ın Hatırlaması

Melekler onların etrafını çepeçevre kuşatır ve Allah onları kendi yanında bulunanların içerisinde anar.”

KUR' ANI KERİM' İN BÜTÜN HÜKÜMLERİ, EMİRLERİ FARZ MIDIR?

 

Hüküm Kelime Kökeni

~ Ar ḥukm حكم [#ḥkm msd.] 1. yargılama, 2. yargı, karar, emir, kanun < Ar ḥakama yargıladı, hükmetti, egemenlik kullandı

Emir Kelime Kökeni

Arapça Amr kökünden gelen ˀamr أمر  "1. buyruk, 2. iş, maslahat, olgu, şey" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça ˀamara أمر  "belirledi, buyurdu" fiilinin masdarıdır. (NOT: Bu sözcük Aramice/Süryanice #Amr אמר  "belirtmek" kökü ile eş kökenlidir. Aramice/Süryanice kök Akatça amāru "görmek, farkına varmak" fiili ile eş kökenlidir. )

Farz Kelime Kökeni

~ Ar farḍ فرض [#frḍ msd.] 1. çentik, işaret, 2. din veya yasa kuralı, ödev, 3. bir akılyürütmede tartışılmaz veri olarak alınan şey, varsayım < Ar faraḍa فرض 1. çentti, 2. belirledi, tayin etti, kural koydu, zorunlu kıldı

 

Kasas Suresi 28.85. Ayet: Diyanet Meali:

Kur'an'ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: "Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir."

 

ANLAŞILAN                         :

Hüküm bir konudaki yargı, karar demektir.

Emir buruk demektir.

Farz kural koymak, zorunlu kılmak demektir.

Kuran bize farz olduğuna göre ve hüküm ve emirlerde mana bakımından yakın olduğuna göre Kur'an-ı Kerim in hüküm ve emirleri bize farzdır.

Kur' an-ı Kerim' e Abdestsiz Dokunulmaz

Mâide Suresi 6. Ayet: Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınıza mesh edip, her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.

Ahzâb Suresi 33. Ayet: Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü' ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.

Zümer Suresi 73. Ayet: Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi, ebedi kalmak üzere buraya girin.”

Ali İmran 164. Ayet: Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.

Tevbe 108. Ayet:  Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah’a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah' da tertemiz onları sever.

Bakara Suresi 25.  Ayet: İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!" diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

Bakara Suresi 112.  Ayet: Hayır! Kim samimi olarak yüzünü Allah'a tertemiz teslim ederse, işte onun Rabbi katında mükafatı vardır. Onlara bir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

Bakara Suresi 125.  Ayet: Hani, biz Kâbe'yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim'den  kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail'e şöyle emretmiştik: "Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe'yi) tertemiz tutun."

Bakara Suresi 151. Ayet: Nitekim içinizde size ayetlerimizi okuyan, sizi tertemiz yapan, size kitap ve hikmet öğreten ve size bilmediğiniz şeyleri öğreten, sizden bir elçi gönderdik.

Ali İmran Suresi 20.  Ayet: Buna karşı seninle tartışmaya kalkışanlara de ki: «Ben yüzümü İslam ile tertemiz Allah'a tuttum, bana uyanlar da.» O kitap verilenlerle verilmeyen ümmilere de ki: «Siz İslam'ı kabul ettiniz mi?» Eğer kavgayı kesip İslam'a girerlerse doğru yolu tutmuşlardır. Yüz çevirirlerse, sana düşen ancak tebliğdir; Allah o kulları görüyordur.

Mâide Suresi 88.  Ayet: Allah'ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin ve kendisine inanmakta olduğunuz Allah'a karşı gelmekten sakının.

Nur Suresi 21.  Ayet: Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiçbiriniz asla temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Furkan Suresi 48.  Ayet: (48-49) O, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderendir. Ölü toprağı canlandıralım, yarattıklarımızdan birçok hayvanları ve insanları sulayalım diye gökten tertemiz bir su indirdik.

Ahzap Suresi 33.  Ayet: Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali:

Vakia Suresi 77-80. Ayet: Ki hakıkaten o bir Kur'an-ı Kerîm'dir. Korunmuş bir kitaptadır. Öyle bir kitabda ki mahfuz tutulur. Ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. Rabbül'âlemînden indirilmedir.

 

ANLAŞILAN (TERTEMİZLER)                                      :

Gusül; cünüplükten,  cinsel ilişkiden ve boşalmadan sonraki vücudun pisliğinin temizlenmesi içindir.

Abdest ise;  namaz ve kuran okumak içindir.

Güsul abdesti alınca temizlenir,  abdest (namaz abdesti) alınca da ikinci kez temizlenmiş olursunuz, kısaca vücudunuz tertemiz temizlenmiş olur.

Dijital kuran programlarına ise dokunmak mümkün değildir.  Bir ekran vasıtası ile okunabilmektedir. Dolayısıyla dijital kuranlarda abdest gerekmez.

Lakin; dijital olsa bile abdest almak gerekir.  Çünkü dinimize göre dijital olsa bile abdest almak müstehabdır.

Ayrıca,  dinimize göre de zaten müslümanın abdestli gezmesi gerekir. Müstehabdır.

KURAN KAÇ YILDA İNDİRİLMİŞTİR

 

Kuran-ı Kerim’in indirilmesi kaç yılda tamamlanmıştır?

İlk vahiy 610 yılında, son vahiy ise 632 yılında indirilmiştir. Bu iki zaman zarfı arasında 23 yıllık bir zaman dilimi vardır. Yani Kuran parça parça 23 yılda indirildi.

Hz.. Peygamber her indirilen ayeti anında ezberliyor, daha sonra onu insanlara aktarıyor ve onların pek çoğu da indirilen bu ayetleri ezberliyorlardı. Bu arada inen ayetleri Vahiy Katipleri yazıyordu.

Kur’an-ı Kerim Hz. Muhammed’e (s.a.v) 610 yılı ramazan ayının Kadir Gecesi indirilmeye başlamıştır. Tamamı vahiylerden oluşan Kur’an-ı Kerim’in ayet ve sureler halinde parça, parça indirilmesi 23 yıllık bir zamanı kapsar. Kuranı kerim, toplam olarak yaklaşık 13 yıl Mekke ve 10 yıl Medine de olmak üzere 23 senede indirilmiştir. 114 sure ve 6666 ayetten oluşmuştur. Efendimiz vefat etmeden tamamlandı. Daha sonra Hz. Ebu bekir döneminde mushaf haline yani tek bir kitap haline getirilmiştir.

610 yılı ramazan ayının Kadir Gecesi indirilmeye başlamıştır. Bu zaman işaret eden ayeti kerimede; “Muhakkak ki biz onu kadir gecesi indirdik” (Kadir suresi, 1. ayet) Hıra Mağara’sında başlayan vahiyle Alak suresinin ilk beş ayeti indirilmiştir. Kuran’ın son ayeti ise 632 yılında indirilmiştir.

 

Alak suresi ilk 5 ayeti (Kuran-ı Kerimin ilk inen ayetleri)

1. Yaratan Rabbinin adıyla oku.

2. O insanı bir kan pıhtısından yarattı.

3. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir.

4. O Rab ki sizlere kalemle (yazmayı) öğretti.

5. İnsana bilmediğini o öğretti.

 

Kur'an-ı Kerim'in son inen ayeti hangisidir?

Son inen âyet hakkında ihtilâflar vardır:

''Bugün sizin için dininizi ikmal ettim." ayeti son nâzil olandır, diyenler var. Bu Arefede vedâ haccında nâzil oldu. Süddî der ki: "Bundan sonra helâl ve harama dair nâzil olmamıştır."

Ahmed, Tirmizî, Hâkim ve Beyhakî de Abdul­lah b. Ömer'in şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Son nazil olan sureler Mâide ve Feth sureleridir." Yine Ahmed, Nesaî ve sahih olduğunu belirterek Beyhakî Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet ederler: "Maide son nazil olan suredir. O ba­kımdan o surede helâl bulduğunuz şeyi helâl diye kabul ediniz, haram buldu­ğunuzu da haram biliniz." (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 3/347.)

 

ANLAŞILAN                       :

Kuran arapça vahiydir.

610 yılında Hira mağarasında ilk inen vahiy Alak Suresinin ilk ayeti

1. Yaratan Rabbinin adıyla oku. Dir.

632 yılımda Son ayet ise Bu günün sizin için dinimi tamamladım, ayetidir.

Kuranı parça parça şndirdik ki sinelere yerleşsin diye ayeti neden parça parça indiğini gösteriyor.

Sonuç olarak Kuran 22-23 Yıl sürede inmiştir.

KURAN' IN MUSHAFI TEFSİRİ

 

Sözlükte mushaf kelimesi “bir araya getirilip bağlanmış yazılı sayfalar” anlamına gelir. Mıshaf şeklinde de okunan kelimenin kökünün Habeşçe mashaf (kitap) olduğu ileri sürülmüşse de (Jeffery, s. 193; Nöldeke-Schwally, s. 32; İA, VIII, 677), Kur’an’da suhuf ve sıhaf (geniş kaplar) kelimelerinin zikredilmesi (ez-Zuhruf 43/71), Kur’an’ın nâzil olduğu dönemde bu kökün Arapça’da kullanıldığını göstermektedir. Ayrıca sahîfe kelimesinin çoğulu olan sahâifin İslâm öncesi dönemde Antere’nin divanında geçtiği bilinmektedir (Kurtubî, XI, 86).

Mushaf kelimesi Kur’an’da geçmemekle birlikte sahîfenin çoğulu olan suhuf “ilâhî vahiy” mânasında Hz. İbrâhim ve Mûsâ’ya gelen vahiy konumunda zikredilmiş (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ṣḥf” md.), Kur’an âyetleri için de “mahfuz kayıtlar” (suhuf-i mükerreme) anlamında kullanılmış (Abese 80/13; bk. Taberî, XXX, 68) ve Resûlullah’ın, içinde en doğru hükümlerin yazılı olduğu mahfuz metinleri (suhuf-i mutahhere) okuduğu ifade edilmiştir (el-Beyyine 98/2-3; bk. a.g.e., XXX, 333). Kelime, Kur’ân-ı Kerîm’i mushafa bakarak okumanın daha faziletli olduğunu belirten ve Hz. Peygamber’e nisbet edilen bir rivayette geçmektedir (Taberânî, I, 221; Beyhakī, II, 407). Ancak hadisçiler bu rivayetin zayıf olduğunu kaydeder (Zehebî, IV, 530; İbn Hacer, VII, 664-665). Mushaf kelimesinin Hz. Ebû Bekir döneminde Kur’an’ı cemetme faaliyeti sonrasında ortaya çıktığı yönündeki bilgiler yaygındır. Buna göre Kur’an metinlerinin bir araya getirilmesi işi tamamlanınca buna verilecek isim müzakere edilmiş, bazıları “sifr” ismini teklif etmiş, ancak yahudilerin kullandığı bu kelime kabul görmemiş, Habeşistan’da mushaf kelimesinin kullanıldığının belirtilmesi üzerine kitaba bu adın verilmesi kabul edilmiştir (Ebû Şâme el-Makdisî, s. 64; Süyûtî, I, 164, 183-184). Ancak literatürde mushaf, daha çok Hz. Osman döneminde yazılıp çoğaltılan Kur’an nüshaları için kullanılmış, Ebû Bekir zamanında cemedilen Kur’an metni suhuf olarak anılmıştır (Buhârî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 3; İbn Ebû Dâvûd, s. 19; Dânî, el-Muḳniʿ, s. 2, 5). Hz. Ebû Bekir devrinde, vahiy kâtiplerinin yazdığı dağınık haldeki âyet ve sûrelerin iki kapak arasında bir araya getirilmesi hedeflenmiş, Hz. Osman döneminde ise sûreler Fâtiha ile başlayıp Nâs ile bitecek şekilde sıraya konmuş, sûrelerin nüzûl sırasına göre tertibinden farklı olan bu düzenlemeye “mushaf tertibi” denilmiştir.

Kur’an metninin tamamını ifade eden özel bir isim olmakla birlikte mushaf kelimesi başka metinler için de kullanılmış, başta İncil olmak üzere diğer kutsal kitaplar da mushaf olarak zikredilmiştir (Müsned, I, 202-203; İbn Sa‘d, I, 363; İbn Ebû Dâvûd, s. 158). Hadis metinleri için de mushaf denmiş, Hâlid b. Ma‘dân’ın bildiklerini kaydettiği kitaptan mushaf diye söz edilmiş, kelimenin “harf” ve “kıraat” anlamında kullanıldığı da olmuştur (İbn Ebû Dâvûd, s. 50, 134-135). Câhiz Kitâbü’l-Ḥayevân adlı eserinin bölümlerini “mushaf” başlığı altında sıralamıştır.

Hz. Osman Mushafları. Halife Osman zamanında yazılıp belli başlı merkezlere gönderilen. Kur’an nüshaları “mesâhif-i Osmâniyye” olarak tanınmıştır. Ayrıca Hz. Osman’ın kendisi için ayırdığı nüsha “imam mushaf” diye anılmış, diğerleri hakkında “mesâhifü’l-emsâr” tabiri kullanılmıştır (a.g.e., s. 37, 39). Bu mushafların sayısı ve gönderildikleri merkezler hakkında farklı bilgiler vardır. Mushaflar arasındaki imlâ farklılıklarına yer veren rivayetler esas alındığında sayılarının en az altı olduğu anlaşılır. Zira kaynakların hemen hepsinde gerek telaffuz gerekse harf veya kelime fazlalığı ya da eksikliğiyle ilgili olarak zikredilen farklılıklar için Mekke, Medine, Kûfe, Basra ve Şam nüshalarına atıf yapılmış, ayrıca Hz. Osman’ın mushafından söz edilmiştir. Bazı kaynaklarda Yemen, Bahreyn, Mısır ve el-Cezîre’ye de mushaflar gönderildiği zikrediliyorsa da (Ya‘kūbî, II, 170; İbn Ebû Dâvûd, s. 34) bunların imlâ farklılıklarına ve kıraat imamlarının ihtilâflarıyla ilişkilerine dair bir kayda rastlanmamıştır.

Hz. Osman mushaflarının gönderildiği şehirlerde özel yerlerde korunduğunda ve onlardan yeni mushaf nüshaları istinsah edildiğinde şüphe yoksa da kaynak niteliği taşıyan bu mushaflar birtakım çatışmalar sebebiyle yer değiştirmiş, başka bölge ve kişilere intikal etmiştir. Ancak bu mushaflarla ilgili haberler onların tarihini aydınlatmak için yeterli olmamıştır. Meselâ Hz. Osman’ın şehid edildiği sırada imam mushafı okumakta olduğundan, hatta bu mushafın bazı yerlerine kanının bulaştığından söz edilmiş (İbn Sa‘d, III, 74), fakat bir süre Medine’de kaldığı anlaşılan (Ahmed b. Hanbel, Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe, I, 501) bu mushaf hakkında daha sonraki dönemlerde farklı açıklamalar yapılmış; Mısır, Basra, Humus, Kurtuba, Semerkant, Taşkent ve İstanbul’da bulunduğu ileri sürülmüştür (İbn Battûta, I, 207-208; Makrîzî, III, 201; Semhûdî, I, 482). Günümüzde Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde kayıtlı olan mushafla (nr. 44/32) Taşkent Eski Eserler Müzesi’nde bulunan mushafın da imam mushaf olduğu ve üzerlerinde kan lekesi bulunduğu iddia edilmiş, ancak yapılan çalışmalar sonunda bunların imam mushaf veya Hz. Osman’ın diğer mushaflarından biri olmadığı anlaşılmıştır (Altıkulaç, s. 57-80). Diğer şehirlere ait mushafların ise çok erken dönemlerde kaybolduğu zikredildiği gibi sonraki devirlerde görüldükleri yönünde de bilgiler mevcuttur.

İlk mushafların en çok tartışılan özelliklerinden biri imlâlarıdır. Zira kelimelerin yazımında lafız-okuyuş örtüşmesinin dışına çıkılmış, bazı yerlerde aynı yapıdaki kelimeler farklı biçimde yazılmıştır. Bu özel imlâlar için “hicâü’l-mushaf, resmü’l-mushaf, er-resmü’l-Osmânî, er-resmü’l-ıstılâhî” tabirleri kullanılmıştır. Bu tabirlerin ilki, daha çok Ebû Amr ed-Dânî’ye ait el-Muḳniʿ fî maʿrifeti mersûmi meṣâḥifi’l-emṣâr adlı eser öncesindeki kaynaklarda görülmekte olup daha sonra “resm” kelimesi yaygınlık kazanmış, “hicâ” ise dar bir çerçevede kullanımını sürdürmüştür.

 

ANLAŞILAN                 :

Peygamber Efendimiz Kuran' ı elindeki imkan çerçevesinde derilere yazdırıp bir odada muhafaza etmiştir.

Kuran Hz. Ebu bekir zamanında mushaf haline getirilmiştir.

Hz. Osman zamanında mufhaf çoğaltılıp, Kuran' ı 7-8 Nüsha haline getirtip önemli merkezlere göndermiştir.

Daha sonraki yıllarda teknoloji gelişmiş ve kağıt matbaa icat edilince Kuran da A4 boyutunda katılara yazılarak çopaltılmış ve dünyanın her yerine yayılmıştır.

KURAN OKUMAK NİÇİN İBADETTİR ?

Etimoloji ve Tanım. Sözlükte “boyun eğme, alçak gönüllülük, itaat, kulluk, tapma, tapınma” anlamlarına gelen ibâdet dinî bir terim olarak insanın Allah’a saygı, sevgi ve itaatini göstermek, O’nun hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle ortaya koyduğu belirli tutum ve gerçekleştirdiği davranışlar için kullanıldığı gibi daha genel olarak aynı mahiyetteki düşünüş, duyuş ve sözleri de ifade eder; ancak kelimenin dinî içerikli belli ve düzenli davranış biçimleri için kullanımı daha yaygındır. (Tdv İslam Ansiklopedisi)

ANLAŞILAN                   :

İşte yukarıdaki bu tanıma göre Allah' a tapma, tapınma ibadet olduğu gibi Allah' ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılan her amel ibadettir.

Kur-an' ı Kerim okumakta bir ibadettir.

KURAN İBADETİ

KONU HAKKINDA AYETLER

Bakara Suresi 2. Ayet:

 “O kitap (Kur’ân); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.”

Enam Suresi 155. Ayet:

“İşte bu (Kur’ân), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah’tan korkun ki size merhamet edilsin.”

KONU HAKKINDA HADİSLER

Hadis: Kuran Şefaatçidir

 Hz. Ebu Ümame (R.A), ben Rasûlullah (S.A.V)’i: “Kur’an okuyunuz, çünkü Kur’an kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir” buyururken işittim demiştir. (Müslim, Müsafirin 253)

Hadis: En Hayırlınız

Hz. Osman ibni Affan (R.A)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (S.A.V) şöyle buyurdu: “Sizin en hayırlınız Kur’anı öğrenen ve öğretendir.” (Buhari, Fezailül Kur’an 21)

Hadis: Kuran Ezberlemek

Hz. İbni Abbas (R.A)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (S.A.V) şöyle buyurdu: “Kalbinde kafasında hafızasında hiçbir ayet bulunmayan kimse harab olmuş bir ev gibidir.” (Tirmizi, Fezailül Kur’an 18)

ANLAŞILAN                            :

Kuran doğru yola iletici bir ibadettir. Her kelimesini okuduğunuzda bol sevap kazanırsınız. 

Peygamber efendimiz sürekli olarak Kuran okumayı tavsiye etmiştir.

Herkes Kuran' ı ezberleyebildiği kadar ezberlemelidir.

Kuran okuyunuz çünkü Kuran kıyamet günü şefaatçi olacaktır.

En hayırlımız Kuranı öğrenen ve öğretendir.

KURANDAKİ RAKAMSAL MUCİZE

 

14 asır evvel nazil olan ve hükmü ebede kadar sürecek olan Kur’an-ı Azimüşşan, tertibi cihetiyle de hususi bir şekil taşır. 30 cüz, 120 hizb, 114 sûre, 6666 ayet ve 300620 harften mürekkeb bir Ezeli hitap…

Yukarıda ifade ettiğimiz ve garip bir nokta olan Kur’an’ın 6666 ayet oluşu, çoğumuz tarafından malum olan bir ifadedir. Ancak garipliğine garabet katmış olan bir nokta şudur ki: Elimizdeki Mushaf’ın 114 suresindeki ayet sayısına baktığımızda farklı bir manzara ile karşılaşırız.

Şöyle ki: Kuran’ın 114 suresindeki ayetlerin toplamı 6236 ayettir. Buna 113 adet (tevbe suresi hariç) sure başlarındaki besmeleleri eklerseniz, 6349 rakamı ortaya çıkar. Ancak bu güne kadar bildiğimiz ve asırlardır rivayetlerle gelen Kuran’ın ayetlerinin adedinin 6666 olduğudur. Hatta Üstad Bediüzzaman da, Nur Külliyatının müteaddit yerlerinde 6666 olduğuna dair ifadelerde bulunur.

Asrının alimlerinden İmam İbn-i Huzeyme, “En-Nasih vel Mensuh” isimli kitabında , “Kuran’ın i’caz-ı adediyeti” bahsini işlerken bu 6666 mevzuunu şöyle şerheder

Va’d ayetleri: 1000

Vaid ayetleri: 1000

Emir ayetleri: 1000

Nehy ayetleri: 1000

Haber ve kasas ayetleri: 1000

Misal ve ibret ayetleri: 1000

Ahkâm ayetleri: 500

Dua ve tesbih ayetleri: 100

Nasih ve Mensuh ayetleri: 66

Toplam: 6666

 

Bu durumda, bir ayet hem dua ve tesbih ayeti hükmünü taşırken, aynı zamanda da misal ve ibret ayeti olabiliyor Bir anda iki hali taşıyan ayetle ayetlerin adedi 6666’ya tamamlanmış oluyor.

KUR-AN' I KERİM MUCİZELERİ TEFSİRİ

 

Kur-an'ı Kerim Allah' ın bize emrettiği dinin kitabıdır.

Kuran nurdur.

Kuran mucizedir.

Kuran değiştirilemez. Koruyucusu Allahtır. Kendisinden emin olunan kitaptır. 

 

ANLAŞILAN                    :

KUR-AN' IN MUCİZELERİ

Kuran içinde İslamda İnsanlara ve cinlere bahşedilen ilimleri barındırır.

Arapçadan veya türkçeden okursan İslamı öğrenirsin. 

Abced İlmi ile bakıldığında Cennette yaşananları görürsün.

Ebced İlmi ile bakınca geçmişte yaşanmış olayları ve gelecekte olacakları görürsün.

Ibced İlmi ile harflerden birine bakarsan heryerde bakışın durur ve ordan insanlarla konuşursun.

İbced İle baktığın zaman heryerden kuranı okursun.

İbcedle bilginin nerede yazdığını bulur, abcedle okursun. 

KURAN' IN MUCİZELERİ AÇIKLAMA

1. Kuranca.com da yazan Ömer Çelakılın bulduğu bilgiler  Ebced ilmi ile bulunmuştur. 

2. Kuranda bazı kelimeler eşit sayıda geçer. Cennet ve Cehennem Kelimelerinin 77 şer kere geçmesi gibi.

Affetmek 234 Ceza 117 kere geçer YaniKuranda bize bir mesaj beriliyor. Alllah' ın affetmesi cezasının 2 katıdır. Bunun gibi birbirini tekrarlayan bir çok kelime vardır.

Hem İslamı anlatacaksın hemde böyle kelimeler denk gelecek bu gizli bir mucizedir. 

 KUR'AN’-I KERİM' DE EBCED İLMİ İLE BULUNANLAR

 

Allah tarafından indirilmiştir.

(İSRA/88)

Ey Muhammed! De ki: "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'ân'ın benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine yardımcı olsalar bile, yine onun bir benzerini meydana getiremeyeceklerdir." 

 

Gün, Ay, Yıl :

Kuran’da tekil olarak gün ( yevm) kelimesi tam 365 sefer geçer. Dünya güneş etrafındaki bir turu olan bir yıl yani 365 gündür. Gün kelimesinin çoğul kullanımı olan (eyyam, yevmeyn) kelimeleri ise tam 30 değer geçer. 

Kuran’da ay (senenin ayı anlamında) tam 12 sefer geçer. Bilindiği gibi bir sene 12 ay vardır. 

Gün kelimesi tüm çekimleriyle Kuran’da tam 475 sefer geçer. Bu 19’un tam 25 katıdır. Bu sayının 19 katı olmasının bir önemi vardır. Bunun dışında da 25 sayısının güneş için ayrı bir önemi vardır. Dünya güneşin etrafında bir yılda döndüğünde kendi ekseni etrafında 365 kere dönmüş olur. Güneş ise kendi etrafında bir yılda tam 25 sefer döner. Ayrıca 25’in katsayısı olan 19’un güneş-dünya-gün kavramları bağlamında önemi vardır. Çünkü dünya’nın, güneş’in ve ay’ın aynı hizaya geldiği meton devri; 19 dünya yılında bir oluşur. 

Yani güneş bir meton devrinde 19×25= 475 defa kendi etrafında dönmüş olur.. bu sayı tamı tamına gün kelimesinin tüm türevleriyle kuran’daki geçiş sayısına eşittir. Dünya ve güneşin hareketleri ile kuran’da gün, ay, kelimelerin tekrarlarının bu kadar ilişkili olması gerçekten tesadüf olarak düşünülemez. Bu tekrar sayıları ile dünya ve güneş’in hareketleri arasındaki uyum hesaplanması kolay fakat taklit edilmesi imkansız bir kuran mucizesidir.

 

Karaların ve Denizlerin Oranı:

“Deniz (bahr)” kelimesi kuran’da 32 defa geçer. kuran’da geçen “bahr” kelimesi deniz-ler gibi, göl, ırmak tipi büyük suları da ifade eder. “kara (berr, yabas)” ifadesi ise kuran’da 13 defa geçer. 32+13=45 Eğer 32’nin 45’e oranını alırsak karşımıza %71,111 çıkar. dünya üzerindeki karalarla denizlerin oranı da bu çıkan orandır. dünya’nın %71’i sularla kaplıdır, %29’u ise karalarla kaplıdır.

 

AY'A ÇIKIŞ TARİHİ KUR'AN'DA YAZIYOR MUYDU? 

Kur'an-ı Kerim'de yer alan Kamer(Ay) suresinde gelecekte Ay'a gidileceğine dair işaretler yer almaktadır. Kamer kelimesinin Türkçe'deki karşılığı Ay'dır.

 

"Ay" isimli bu surenin ilk ayetinden sonra yani Kur'an'ın sonuna kadar tam 1389 ayet geçer. Hicri takvimde 1389 yılı, Miladi takvime göre 1969 yılına denk gelmektedir, bu da Ay'a çıkış tarihidir. (Hicri 1389=Miladi 1969)

 

Kısacası Ay (Kamer) suresi, insanlık tarihinin en önemli gelişmelerinden birisi olan bu olaya önceden işaret etmektedir. Bununla birlikte Ay kelimesinin yanında kullanılan "Şakka (yarıldı)" kelimesi aynı zamanda "toprağın yarılması, kazılması..." anlamlarında da kullanılmaktadır. Benzer şekilde Ay'a giden Apollo 11 uzay aracı da Ay toprağından birçok parça alarak Dünya'ya dönmüştür. Bu açıdan da ayrı bir paralellik bulunuyor. Bunların dışında bu ayetteki bazı kelimelerin Arapça'daki matematiksel değerleri de yine Ay'a çıkış tarihini vermektedir.

 

 19:57 NUMARALI AYET VE 1957 YILI 

Tarihteki ilk uzay aracı 1957 yılında uzay yolculuğuna çıkmıştır (Sputnik). Şaşırtıcı bir biçimde Kuran'daki 19:57 numaralı ayet de gökyüzüne çıkmaktan ve yükselmekten bahsetmektedir: "Onu yüksek bir yere (gökyüzüne) yükselttik" (19.sure 57.ayet). Farkettiyseniz ayetin numarası olan 19:57 ile 1957 yılı aynı sayılardır. Dolayısıyla gelecekte bu olayın gerçekleşeceğine mucizevi bir biçimde işaret edilmektedir. 

Aynı yöntemi kullanarak daha önce de farklı örnekler sunmuştuk o nedenle tüm bu örnekler için tesadüf diyemeyiz. (Dna örneği, Nötron-Proton örneği gibi). Bununla birlikte 1957 yılında ilk uzay aracının gönderilmesi ile Ay'a çıkış farklı olaylardır karıştırılmamalıdır. Bu ayetten önceki ayetlerde peygamberlerden bahsedildiği için ayet farklı şekilde de yorumlanabilir. Fakat ayeti tek başına bağımsız olarak düşünürsek bizim yorumladığımız anlama da işaret etmektedir.

 

KADINLARDAKİ 23. KROMOZOM ve GENETİK 

Daha önceki örneklerimizde "Arı" suresinin Kuran'da 16. sure olduğunu ve Arı'nın kromozom sayısının da 16 olduğunu belirtmiştik. Bildiğiniz gibi boy, göz rengi gibi tüm fiziksel özellikler hücre içindeki gözle göremediğimiz kromozomlarda yer alan genler tarafından belirlenir. Hücrelerimizin içindeki 23.kromozom çifti kişinin cinsiyetini belirler. Genetik olarak Erkek ve Kadındaki kromozomlar aynıdır sadece kadınlardaki 23.kromozom çifti erkeklerden farklıdır. Kadınların fiziksel özelliklerinin erkeklerden farklı olması da bu 23.kromozoma bağlıdır.

Kuran-ı Kerim'deki "Nisa" suresi de "Kadınlar" anlamına gelir. İlginçtir ki "Nisa(Kadınlar)" suresinin 23.ayetinde başka hiçbir yerde geçmediği kadar çok sayıda "kız,kadın,anne" gibi dişil kelimeler tekrarlanmaktadır. Yani "kız, kadın, anne" gibi dişil kelimeler KURAN'IN TÜMÜNDE en çok Nisa suresi 23.ayette geçmektedir. Dolayısıyla ayetin numarası olan 23 sayısıyla kadınlardaki 23.kromozom çiftine işaret edildiğini düşünüyoruz.

 

 GÜNEŞ'İN HİDROJEN VE HELYUMDAN OLUŞU

Atomlar bölümünde elementlerin yani atom isimlerinin Kuran'da yer aldığını gösteren önemli kanıtlar sunmuştuk. Bunu destekleyen kanıtlardan birisine de Şems(Güneş) Suresinde rastlıyoruz. Bildiğiniz gibi Güneş ağırlıklı olarak Hidrojen(H) ve Helyum(He) atomlarından oluşmaktadır. Güneş'in yüzde 90'dan fazlası H ve He simgeli atomlardan oluşur ve yaydığı ısı ile ışık da bu elementlerin termonükleer reaksiyonları sonucunda açığa çıkar...

Kısacası Güneş denildiğinde aklımıza ilk olarak H-HE atomları gelir. Ve çok ilginçtir ki Kuran'daki Şems(Güneş) suresindeki onbeş ayetin hepsi istisnasız olarak H-E harfleriyle bitmektedir. Özet olarak Güneş(Şems) suresindeki tüm ayetler hidrojen(H) ve helyum'un(HE) simgesiyle bitmektedir ve dolayısıyla Kur'an Güneş'in hidrojen ve helyum'dan oluştuğuna 14 asır öncesinden işaret etmektedir. Örneğin Helyum 19.yüzyılda keşfedilmiştir yani Kuran'dan asırlar sonra...

Bunu bir rastlantı olarak değerlendiremeyiz çünkü Kuran'da Güneş(Şems) suresinden başka hiçbir sure baştan sona H-HE harfleriyle bitmiyor. Aslında Güneş suresi'nin numarası yani 91 rakamı da dikkat çekicidir. Güneşde yer alan H (hidrojen) elementi doğada geri kalan diğer 91 elementi de oluşturur. İlginçtir ki H (hidrojene) dikkat çeken Şems(Güneş) sureside tam 91. suredir. Laboratuarlarda atom numaraları arttırılabilmektedir fakat doğada hidrojenden sonra uranyum'a kadar 91 element vardır ve bunlar yine hidrojen çekirdeklerinin birleşmesiyle meydana gelir.

 

1995 HALE-BOPP KUYRUKLU YILDIZI

İnanılmaz bir parlaklığa sahip olan ve aylarca gökyüzünde kalan Hale-Bopp kuyruklu yıldızı 1995 yılında keşfedilmişti. İki yıl sonra da Dünya'ya en yakın konuma gelmişti. Çıplak gözle aylarca izlenebilen bu yıldız rekor kırarak insanları şaşırtmıştı.

Çok ilginçtir ki 14.cüz 16.ayette (Hicr suresi) gökyüzündeki yıldızların izlenmesi anlatılıyor ve 14-16 sayıları Hicri 1416 Miladi 1995 yılını gösteriyor. Başta da belirttiğimiz gibi Hale-Bopp yıldızı da tam 1995 yılında keşfedildi ve uzun süre izlendi.

 "Gerçekten de biz gökyüzünde yıldız kümeleri yaptık ve onları, gözleyenler için süsledik " (14.cüz Hicr 16)

Bu ayetten hemen iki ayet sonra da gökte hareket eden parlak bir ateşten bahsediliyor.Tam da iki yıl sonra bu yıldız dünyaya en yakın konuma ulaşıyor. Dolayısıyla hem 1995 keşfediliş yılına hem de en yakın olduğu yıla Kuran'da işaret ediliyor olabilir. Zaten bazı müfessirler de bu ayetteki ateşi kuyruklu yıldız veya göktaşı olarak anlatmışlardır.

Bu kuyruklu yıldızın 1995 yılında keşfedileceğini tabi ki eski çağlarda kimse bilemezdi o nedenle bu ayette mucizevi bir bilgiye şahit oluyoruz.

 

1998 MİTCH KASIRGASI

 Son 200 yılın en büyük felaketlerinden birisi sayılan Mitch kasırgası binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur. Kuran'ın 14.suresindeki 18.ayette ise şiddetli bir fırtınadan sözedilir. Sonraki ayette ise kavimlerin yok edilmesine işaret ediliyor. Daha önceki örneklerimizde olduğu gibi ayetin numarasını yazdığımızda 14:18 yani hicri 1418 yılı ortaya çıkıyor. Hicri 1418 yılı Miladi 1998 yılına denk gelir yani Mitch kasırgasının ortaya çıktığı yıla işaret ediliyor. İnsanlığı etkileyen bu şiddetli doğa olayı asırlar önce Kuran tarafından yılıyla birlikte haber veriliyor olabilir.                                                                                                                                                     

PETROL KUYULARI VE 1745 YILI

Günümüzde Arap ülkelerinin geliri büyük oranda petrol kaynaklıdır. Petrol kuyularının açılmasıyla birlikte ortadoğu ve dünya ekonomisi yeniden şekillendi. Tabi ki bu durum beraberinde büyük savaşları da getirmiştir. Ticari anlamda ilk petrol kuyularının 19.yüzyılda açıldığı söylense de tarihçiler ilk kuyuların 1745 yılında açıldığını belirtiyor.

"Kuyu" kelimesi Kuran'da nadir olarak geçer ve 17.cüz 45.ayette (Hac suresi) kuyulardan bahsedilir. İlginçtir ki 17-45 sayıları ilk kuyuların açıldığı 1745 yılına işaret ediyor. Dolayısıyla gelecekte kullanılacak olan önemli bir enerji kaynağına yani petrole işaret olabilir. Bu ayette yok olmuş toplumların geride bıraktığı değerli mülklerden  bahsediliyor. Günümüzde bir su kuyusunun ekonomik değeri belki çok yüksek olmayabilir fakat bir petrol kuyusunun değeri oldukça yüksektir. 

 

1915 ÇANAKKALE SAVAŞI HABER VERİLDİ Mİ?

Daha önceki örneklerimizden biraz farklı olduğu için zayıf bir iddia gibi görünebilir fakat şaşırtıcı bir rakamsal dizilimle karşı karşıyayız. Al-i İmran suresi 13.ayet 3.cüz (3.sure) sayılarını yazdığımızda 1333 tarihi ortaya çıkıyor ve Hicri 1333 Miladi 1915 yılına denk gelir. Bu ayet şöyledir: 

" Karşı karşıya gelen iki topluluğun durumlarında sizin için ibret vardır; biri Allah yolunda savaşanlardır, diğeri inkarcılardır ki, bunlar karşı tarafı gözleriyle kendilerinin iki misli görüyorlardı. Allah dilediğini yardımıyla destekler. Bunda görebilenler için ibret vardır."

Çanakkale zaferi tarihin akışını önemli ölçüde etkilemişti ve ortadoğunun geleceği açısından da önemli bir zaferdi. Bu ayet Bedir savaşına işaret ettiği gibi gelecekte yaşanacak bir savaşa da işaret ediyor olabilir yani Çanakkale Savaşına... Bu hesaplama zayıf bir iddia gibi görünse de 1915 yılı önemli bir yıldır çünkü 1.Dünya savaşı yaşanıyordu ve Çanakkale zaferi İslam Dünyası açısından oldukça önemliydi. Tüm bunlarla birlikte elbette yabancı güçlerin tüm askerlerini inkarcı olarak tanımlayamayız.

 

Pİ SAYISINA KURAN'DA İŞARET VAR MI?

Bilim insanları tarih boyunca Pi sayısını bulmaya çalıştı çünkü bu sabit sayı sayesinde küre, çember, daire gibi geometrik cisimler ve şekiller üzerinde ölçüm yapabileceklerdi. Bu sayı önemliydi çünkü astronomiden mimariye kadar her alanda gerekli olan bir sayıydı. Kuran'ın indirildiği çağda çeşitli toplumlarda farklı Pi sayıları kullanılıyordu ve genelde yanlış hesaplanıyordu. 

  

Elbette Kuran'da bu sayıdan açıkça bahsedilmiyor fakat Araf suresi 142.ayette verilen sayıları alt alta yazınca Pi sayısının basamakları ortaya çıkıyor. Bu ayette sırayla 30, 10, 40 sayılarından söz ediliyor. Resimde gördüğünüz gibi modern sayılarla yazarsak bu sayıların O basamağı çember şeklindedir ve bu çember matematikte Pİ sayısıyla hesaplanır. Yani O basamakları Pi sayısını simgeliyor olabilir. 3-1-4 sayıları ise Pi sayısının basamaklarıdır. O çağlarda değişik toplumlar farklı Pi sayıları kullandığı için hangisinin tam olarak doğru olduğunu asla bilemezdiniz. Bu anlatılanlar sadece bir tesadüf gibi görünebilir fakat aynı ayetin içinde 30-10-40 sayılarının yan yana geçmesi gerçekten şaşırtıcıdır.

 

GİZLİ KELİME: RETİNA 

Retina, görmemizi sağlayan hücrelerin bulunduğu göz tabakasıdır. Görme işlevini sağlayan göz bölümünün aslında Retina olduğu Kur'an'ın indirildiği yıllarda bilinmiyordu hatta kimse retina kelimesinden haberdar bile değildi. Buna rağmen Kuran'da "Retina" kelimesinin geçtiğine dair açık kanıtlara rastlıyoruz. 

 

R-E-T-İ-N-A harfleri sadece 35:8 numaralı ayette geçmektedir. Üstelik bu ayette "görmekten" ve "göstermekten" bahsedilmektedir dolayısıyla retinaya işaret güçlenmektedir. Görmeyi sağlayan retina kelimesinin geçtiği bu ayette "...güzel gösterilip de güzel gören kimse..." cümlesi yer almaktadır. Sonraki ayetlerde aynı surenin 19.ayetinde "Kör ve gören aynı olmaz" cümlesi geçiyor. Bilindiği gibi retina hasarları kalıcı körlüğe neden olur. Sonraki 20.ayette ise "Karanlık ve aydınlık da aynı olmaz" ifadesi geçmektedir ki zaten retinada ışığa duyarlı hücreler bulunur. Bu saydığımız ayetlerdeki görmeyle ilgili cümleler tüm Kuran'da çok nadir geçmektedir o nedenle retina kelimesinin binlerce ayetin arasında sadece bu ayetlere denk gelmesi matematiksel açıdan tesadüfi değildir.

 

CANLILARIN KOPYALANACAĞINI YÜZYILLAR ÖNCESİNDEN KURAN-I KERİM HABER VERİYOR MUYDU? 

Genetik biliminin ve embriyolojinin olmadığı bir çağda yani 1400 yıl önce indirilen Kuranı Kerim'de sanki bilim adamlarının kopyalama yapacakları haber verilirmişcesine işaretler bulunmaktadır. Kur'an-ı Kerim'in bu ayetinde Şeytan'ın kötü faaliyetleri vurgulanmaktadır.

 

Kopyalanmış bir hayvandan çok sayıda kopya hayvan üretme (ikinci nesil kopyalama) deneylerinde Kulak Dokusundan hücreler alınarak kopyalama gerçekleştirilmiştir. Yani yakın tarihte yapılan ilk deneylerde hayvanların kulağı kesilip hücre alınarak kopyası üretilmiştir. Kuran-ı Kerimin bir ayeti şöyledir:

"...(Şeytan dedi ki) Mutlaka onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını kesecekler ve yine mutlaka onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler..." (Nisa Suresi 119.ayet)

Az önce tarihteki ilk 2.nesil kopyalamaların hayvanların kulakları kesilerek alınan hücrelerle gerçekleştirildiğini vurgulamıştık. Ayrıca bu hücrelerin genetik yapısıyla oynayarak yaratılış kanunlarına müdahelede bulunmaya çalışan kimseler de vardır. Dolayısıyla genetik biliminin olmadığı bir çağda yani 1400 yıl önce indirilen ayetteki ifadelerle mucizevi benzerlikler vardır.

Yapılan bazı kopyalamalarda meme dokusundan da hücreler alınmıştır fakat Tarihteki ilk 2.nesil kopyalamalarda hücreler kulaktan alınmıştır.(Japonya'daki Kagoşima Enstitüsünde ve Brezilya'daki Vitoria ineği)

 

KUM TEPELERİ MARS GEZEGENİNE Mİ İŞARET EDİYOR? 

M-a-r-s kelimesine işaret eden Kuran'daki "Ahkaf" suresinin anlamı "KUM TEPELERİ"dir. Astronomide Mars denildiğinde akla ilk gelenlerden birisi Mars'taki dev "KUM TEPELERİ" yani yüksek kum yığınlarıdır. Mars bu yönüyle diğer gezegenlerden farklıdır. Örneğin daha önce gönderilen Opportunity uzay aracı bir kum tepesine saplanmıştı ve haftalarca süren güçlü kum fırtınalarından dolayı büyük tehlike atlatmıştı. 

İlginçtir ki Ahkaf (Kum Tepeleri) suresi 23.ayetteki harf dizilimlerine baktığımızda M-A-R-S harfleri açıkça görünüyor (Arapça'da Mim-Elif-Ra-Sin harfleri). Yani bu harfler normal bir kelimeyi oluşturur gibi yanyana duruyorlar ve Mars kelimesi net bir biçimde görünüyor. Sadece Mars değil aynı zamanda Mars'ın uydusu olan gökcismi "Deimos" kelimesi de bu şekilde geçiyor. ( Deimos Mars'ın çevresinde döner, Ay'ın Dünya çevresinde döndüğü gibi) Üstelik D-E-İ-M-O-S ' a işaret eden ayetin numarası 30'dur ve 30 sayısı bu uyduyu temsil eden bir sayıdır çünkü Mars çevresindeki dolanım süresi 30 saattir. Dolayısıyla ayet numarasının bu gökcisimlerinin dolanım süresiyle aynı olması da şaşırtıcıdır. Mars kelimesini oluşturan harfler Deimos'tan birkaç ayet önce geçiyor yani tüm bu anlattıklarımız Kuran'da ard arda ve aynı surede geçiyor o nedenle tesadüf olarak değerlendiremeyiz. Kısacası surenin ismi olan Ahkaf (Kum Tepeleri) de Mars'taki dev kum tepelerine işaret ediyor olabilir. Fakat Kuran'ın indirildiği çağda teleskop henüz keşfedilmemişti ve kimse Mars'ta kum tepeleri olduğunu bilmiyordu ayrıca Deimos astronomide henüz keşfedilmemişti.

 

ÖNEMLİ BİR MUCİZE: HALLEY YILDIZI VE 76 YIL 

Modern astronomi alanındaki önemli gelişmelerden birisi de Halley kuyruklu yıldızı'nın 17.yüzyılda Edmund Halley isimli astronom tarafından keşfedilmesidir. Dolayısıyla bu kuyrukluyıldıza verilen Halley ismi 17.yüzyılda yaşamış ünlü bir bilim adamının soyismidir çünkü yıldızı ve 76 yıllık dolanım süresini bu bilimadamı keşfetmiştir. İşte bu noktada çok dikkat çekici bir mucizeyle karşılaşıyoruz. Çünkü Kur'an indirildikten yüzyıllar sonra 17.yüzyılda keşfedilen ve ismi koyulan Halley Yıldızı ile 76 yıllık dolanım süresi asırlar öncesinden Kur'an-ı Kerim'de yazıyordu. Yani yıldıza ismi verilen Halley isimli bilimadamı Kur'an indirildiği çağda henüz doğmamıştı ve Halley ismi bilinmiyordu. Buna rağmen Kur'an-ı Kerim gelecek zamanı anlatırcasına Halley ismini ve 76 yıllık dolanım süresini bizlere yüzyıllar öncesinden haber vermiştir.

H-A-L-L-E-Y harflerinin Kur'an'da ilk geçtiği yer Enam suresinin 76.ayetidir. Bu ayette HALLEY kelimesinin hemen yanında YILDIZ kelimesi geçiyor (Arapça karşılığı: Kevkeba) Bu ayetin numarası olan 76 sayısı da yıldızın dönüş süresi olan 76 yıla işaret etmektedir. Ayetin numarası olan 76 sayısı Halley yıldızını temsil eder çünkü her 76 yılda bir Dünya'dan görülür yani yörüngesini 76 yılda bir tamamlar.

Nitekim Halley yıldızının keşfi de 76 yıllık dönüş süresinin bulunmasına dayanır. Edmund Halley bu yıldızın 76 yıl sonra tekrar görüleceğini açıklayarak kuyrukluyıldızların astronomik yörüngelerini de açıklığa kavuşturmuştur. Bu nedenle Halley yıldızının Kuran'da ilk olarak 76.ayette geçmesine mucize diyebiliriz çünkü Kur'an bu bilgiye yüzyıllar öncesinden işaret etmektedir. 

Bu örneğe benzer şekilde diğer bölümlerde yer verdiğimiz Sirius yıldızı da Kuran'da sadece 49.ayette geçmektedir ve Sirius B'nin Sirius A çevresindeki dolanım süresi de 49 yıldır (Necm suresi 49). Üstelik Sirius B yıldızı teleskop olmadan gözlenemez ve teleskop Kuran'dan yüzyıllar sonra keşfedilebilmiştir. Dolayısıyla hem Halley hem de Sirius yıldızlarının ayet numaralarının dönüş yıllarıyla aynı olması rastlantı değildir.

 

KANDAKİ OKSİTLENME 

Kuran-ı Kerim'in Mutaffifin suresi 13.ayetinde "Kalplerin üzeri Pas bağladı..." şeklinde bir cümle yer almaktadır. Dikkat ederseniz çamurlandı veya tozlandı gibi kelimeler değil de "Pas bağladı" ifadesi kullanılmaktadır. Paslanma "Demirin Oksitlenmesi" demektir. İlginçtir ki Kuran'da bahsedildiği gibi vücudumuzdaki kanda (dolayısıyla kan dolaşımının merkezi olan kalpteki) demir sürekli oksitlenmektedir. 

Yani Kuran'da bahsedildiği gibi kalbimizde ve damarlarımızda her gün her saat paslanmaya benzer bir reaksiyon gerçekleşmektedir ve demir oksitlenmektedir. Havadan aldığımız oksijen kandaki hemoglobinde bulunan demir sayesinde vücutta taşınmaktadır. Yani aldığımız oksijen kandaki demir ile reaksiyona girmektedir ve bir anlamda paslanmaktadır. Fakat biz bu reaksiyonu gözle göremeyiz. Kısacası bu ayette bilimsel ve mucizevi bir benzetme yapıldığını düşünüyoruz fakat bu sadece bir yorumdur. Eski çalışmalarımızda da Kuran'ın hemoglobin ve demir atomuyla ilgili mucizevi kanıtlar sunduğunu dile getirmiştik bunlar da sitede mevcuttur. 

 

DNA VE GENETİK TARİHİNİN BAŞLANGICI

DNA teriminin Kuran'da geçtiğine dair çok açık işaretlere rastlıyoruz. Mesela genetik biliminin başlangıç tarihi 1865 yılına ve DNA'ya Kuran'daki (18:65) numaralı ayet ile herkesin görebileceği bir netlikte dikkat çekiliyor.

Bilindiği gibi bugünkü çağdaş genetiğin temellerini atan Mendel isimli bilimadamının 1865 yılında hazırladığı genetik yasalar, hem hayvanlar hem bitkiler hem de insanlar için geçerlidir. O nedenle 1865 yılı bilim dünyası için tarihi bir dönüm noktasıdır. Ve bu dönüm noktasına da Kuran'da çok açık bir biçimde işaret ediliyor.

D-N-A harflerinin Kuran'da nerelerde yan yana geldiğini incelediğimiz zaman en fazla 18.surenin 65.ayetinde geçtiğini görüyoruz (Arapça'da Dal-Nun-Elif). Evet 18:65 numaralı ayette çok ilginç ve benzersiz bir biçimde ardarda tam üç defa D-N-A harfleri geçiyor. Ve Kuran'nın başka hiçbir ayetinde "Dna" harfleri bu şekilde ardarda ve çok sayıda geçmiyor. Yani Kuran 18:65 ayetiyle dikkatimizi "Dna" terimine çekmek istiyor. 

Özet olarak DNA teriminin ardarda çok sayıda geçtiği bu istisna ayetin numarası (18:65) genetik bilimin ve DNA tarihinin başlangıç yılı olan 1865 yılına işaret ediyor. Bunu rastlantı olarak değerlendiremeyiz çünkü Kuran'da sadece 18:65 ayetinde "Dna" ardarda üç defa geçiyor ve başka yerde böyle bir durum yok. 

Bu işaret mucizevi niteliktedir çünkü DNA (DeoksiriboNükleik Asit) ismini bilim dünyası henüz yeni koymuştur halbuki Kuran'da 1400 yıl önce işaret ediliyor. Dolayısıyla insanlığın bu moleküle "Dna" ismini koyacağına yüzyıllar önce Kuran işaret ediyordu.

 

Mendel 1865 yılında keşfettiği bu genetik kanunları bir yıl sonra makale haline getirmiştir. "Dna" üzerindeki genler, gözlerimizin renginden boyumuzun uzunluğuna kadar birçok bilgiyi taşırlar. Kromozomlarda yer alan "Dna" molekülü anne ve babadaki bu bilgileri çocuğa aktarır.

Ayrıca DNA harfleri 18:65'den sonra sadece 81.ayette geçiyor ve anne-baba-çocuk kelimeleri yine aynı ayetlerde(80-81-82) ardarda tekrarlanıyor. İlginçtir ki çocuk-anne-baba konusuyla ilgili ardarda 2 farklı olayın anlatıldığı tek bölüm burasıdır. Bildiğinizi gibi çocukların oluşumu annne ve babadan gelen kromozomlarla (DNA paketleriyle) belirlenir.

 

MODERN TIP VE MUCİZEVİ BİR İŞARET:HEMOGLOBİN İLE DEMİR YAN YANA 

Kuran'ın indirildiği çağda henüz kimse oksijen ve karbondioksiti vücudumuzdaki kanda taşıyan Hemoglobin molekülünden haberdar değildi ve böyle bir tıp terimi de yoktu. Nitekim mikroskoplar da henüz icad edilmemişti. Ayrıca kana kırmızı rengi veren de yine Hemoglobin'dir ve demir eksikliğinde anemi hastalığı (kansızlık) ortaya çıkar. 

Vücudumuzdaki Demir (Fe) elementi sayesinde oluşan Hemoglobin hayatın devamı için şarttır. Hemoglobinin ortasında bulunan Demir (Fe) elementi oksijeni kendisine bağlar ve kanda taşır. Kuran'daki Hadid yani Demir suresinde demirin insanlar için faydalar taşıdığı şöyle belirtiliyor:

"...Demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardır..." (Hadid suresi 25)

 Gördüğünüz gibi 48:25 numaralı ayette yan yana gelen harfler mucizevi bir biçimde FE (Demir) ve Hemoglobin kelimelerini oluşturmaktadır.(Hemoglobin kelimesini oluşturan harfler soldan sağa ters, Demir yani (Fe) sağdan sola.) Ayrıca Hemoglobini oluşturan harfler başka hiçbir ayette yan yana gelmiyor dolayısıyla rastlantı diyemeyiz.

Hemoglobin kelimesi Türkçe, Arapça, İngilizce ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır. Başka örneklerde olduğu gibi burda da aynı yöntemi kullandık o nedenle matematiksel açıdan tüm bunlara tesadüf gözüyle bakamayız. Hemoglobin terimi modern tıp tarihinde 1869 yılında ortaya çıkmıştır KuranıKerim ise 610 yılında indirilmeye başlanmıştır. Dolayısıyla yüzyıllar öncesinden bu hayati moleküle ismen işaret edildiğini düşünüyoruz.

 

SİVRİSİNEKTEKİ MİKROSKOBİK SIR

Milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olan Sıtma (Malaria) hastalığının nedeni dişi sivrisineklerdir (Anofel). Kan emici sivrisinekler de yine aynı şekilde dişi olanlardır. Sivrisinekler hakkındaki bu bilimsel gerçek 1800 yılından sonra keşfedilmiştir (Ronald Ross). Fakat 600'lü yıllarda yani mikroskobun olmadığı bir çağda vahyedilen Kur'an-ı Kerim dişi sivrisineklere yüzyıllar önce dikkat çekiyordu:"Şüphesiz ki Allah, (Dişi) sivrisineği hatta onun da ötesinde (küçük bir varlığı) misal getirmekten çekinmez....." (Bakara 26)

 "Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, onu da geri alamazlar. İsteyen de aciz, istenen de! " (Hac 73)

 Ayette dişi sivrisineğin insanlardan birşeyler kaptığı belirtiliyor dolayısıyla ilk okuyuşta sivrisineğin aldığı küçük bir miktar kan aklımıza geliyor. Gerçekten de insanlardan kan emen veya sıtma hastalığını yayan sivrisinekler dişi olanlardır. Ayetteki "Bedu'at" ve "Fevka'ha" kelimeleri de dişil anlam içermektedir. O çağda yaşayan insanlar sivrisinek gibi önemsiz görünen bir canlının neden misal olarak verildiğini anlayamamışlardı. Çünkü milyonlarca insanın ölümüne neden olan sıtmanın bu yolla yayıldığını bilmiyorlardı. Kan emen veya sıtmayı yayan sivrisineklerin dişi veya erkek olup olmadığı da o çağda bilinmiyordu.

 

DNA VE RNA SUREDE EŞİT SAYIDA TEKRARLANIYOR 

Kuran'da birbiriyle ilintili olan bazı kelimelerin eşit sayıda tekrarlandığına daha önceki bölümlerde şahit olmuştuk. Örneğin Kur'an'da "Melek" kelimesi 88 defa geçerken Şeytan kelimesi de 88 defa geçer. Yahut "Cennet" kelimesi 77 yerde kullanılırken "Cehennem" kelimesi de 77 yerde kullanılıyor.

İşte bu kelime tekrarlarına az önce değindimiz ve genetik biliminin başlangıcına işaret eden bu surede de rastlıyoruz. DNA ve genetik tarihinin başlangıcı olan 1865 yılına işaret eden bu surede DNA toplam 7 defa tekrarlanırken RNA da 7 defa tekrarlanıyor. Bildiğiniz gibi RNA molekülü de DNA gibi genetik yapıyı oluşturan diğer moleküldür o nedenle Dna-Rna'nın eşit sayıda geçmesi gerçekten bu moleküllere yüzyıllar önce Kuran'da işaret edildiğinin ayrı bir kanıtıdır.(Arapça'da D-N-A harfleri "Dal-Nun-Elif" ile gösterilirken RNA "Ra-Nun-Elif" harfleri ile gösterilir)

 

OZON TABAKASI KURAN'DA YAZIYOR MUYDU? 

Ozon kelimesi Arapça'da, Türkçe'de ve diğer tüm yabancı dillerde hemen hemen aynı şekilde okunup yazılır. Ozon kelimesini oluşturan O-Z-O-N harfleri 72:6 numaralı ayette geçmektedir. Üstelik bu ayetten sonraki ayetlerde "Gökyüzünün koruyucusu (bekçisi)" ifadesi kullanılıyor. Aslında bu ifade ozon tabakası için de çok yerinde ve doğru bir tanımlamadır. Çünkü ozon gökyüzündeki koruyucu tabakadır ve dünyayı tehlikeli güneş ışınlarından korur.

Halbuki Kuran'ın indirildiği 7.yüzyılda kimse ozon tabakasından haberdar değildi. Bu ayetin dışında 18:90 numaralı ayetin de ayrıca ozona işaret ettiğini düşünüyoruz çünkü bu ayette de "Güneşe karşı bir siper (koruyucu)" ifadesi yer almaktadır. Tüm bunlar için rastlantı diyemeyiz çünkü O-Z-O-N (Arapça'da Vav-Ze-Vav-Nun) harfleri çok nadir olarak binlerce ayette bir yan yana gelmektedir ve "Gökyüzünün koruyucusu (bekçisi)" ifadesiyle aynı bölümde geçmektedir.

 

YENİ BİR KUR'AN MUCİZESİ DAHA: YERALTINDAKİ ENERJİ VE PETROL KELİMESİ 

İçinde bulunduğumuz çağda maalesef enerji kaynakları uğruna savaşlar çıkmaktadır. Enerji kaynaklarının başında gelen petrolün oluşumuna ve ismine Kuran-ı Kerim yüzyıllar öncesinden işaret etmektedir. Petrol ismine işaret edilmesi mucizevi niteliktedir çünkü petrol kelimesi ilk olarak bir Alman minerologun 1556 tarihli "De Re Metallica" isimli eserinde geçmektedir yani Kuran'dan yüzyıllar sonra... Kısacası Kuran'dan asırlar sonra dünya dillerinde petrol kelimesi kullanılmaya başlanmıştır dolayısıyla Kuran petrol kelimesinin tüm dünyada kullanılacağına önceden işaret etmiştir.(Petrolün farklı dillerdeki yazılışı veya okunuşu hemen hemen aynıdır Türkçe,İngilizce,Arapça'da olduğu gibi) 

Petrol kelimesini oluşturan harfler tüm Kuran'da baştan sona sadece iki yerde geçmektedir (harfler soldan sağa doğru ters diziliyor). Bunlardan ilki 6:59 nolu ayettir ve bu ayette petrole işaret edercesine "yeraltının karanlıklarındaki" ifadesi kullanılmaktadır. Yani petrolün yer altında olduğuna işaret edilmektedir.

Ayrıca bilimadamları petrolün oluşum kökenini hem hayvansal hem de bitkisel olarak açıklamaktadırlar. Yani eski çağlardaki yeşil bitkilerin uzun bir zaman aralığından sonra petrole dönüştüğünü ifade etmektedirler. Kuran'daki bir ayet de bununla örtüşmektedir: " (Rabbin) yeşil otu çıkardı, sonra da onu kapkara(simsiyah) bir sel artığına(sıvıya) çevirdi..." (Ala suresi 4,5)

 

MODERN BİLİMDEN YÜZYILLAR ÖNCE KURAN'DA ATMOSFER KELİMESİNE İŞARET EDİLİYORDU 

Modern bilimde Atmosfer kelimesi 17. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır halbuki Kur'an zamanın ötesine geçerek bu kelimeye nerdeyse bin yıl öncesinden işaret ediyordu. Yani henüz dünyada kullanılmayan bilimsel bir terim yüzyıllar öncesinden Kuran'da yazıyordu o nedenle Kur'an büyük bir mucize daha sergilemiştir.(Atmosferin farklı dillerdeki yazılışı veya okunuşu hemen hemen aynıdır Türkçe,İngilizce,Arapça'da olduğu gibi) 

Atmosfer kelimesi dünyayı çevreleyen Hava Küre anlamına gelir. Dünya'nın küresel(sphere) yapısı anlaşıldıktan sonra bu kelime kullanılmaya başlanmıştır. Halbuki Kuran'ın indirildiği dönemde Dünya'nın yuvarlak olduğu da bilinmiyordu ve bu da Kuran'ın ayrı bir mucizesidir.

Kuran'ın başından sonuna kadar sadece iki yerde atmosfer kelimesini oluşturan harfler yanyana gelmektedir. Bunlardan ilki 26:173 nolu ayettir. (Atmosfer kelimesini oluşturan harfler soldan sağa yanyana geliyor, sağdan sola hiç yok) Üstelik bu ayette YAĞMUR dan bahsediliyor. Dolayısıyla Kuran'da yağmurun atmosferden yağdığına da işaret ediliyor. Yani hem atmosfer hem de yağmur kelimelerinin yanyana gelmesini matematiksel açıdan rastlantı olarak değerlendiremeyiz tüm bunlar tesadüf olamaz.

 

KUR'AN MUCİZESİ VE QUANTUM FİZİĞİ 

Yüzyıllar önce Kuran-ı Kerim'in geldiği çağda Quantum fiziği ve atomaltı parçacıklar bilinmiyordu. Fakat Kuranı Kerim evrenimizi oluşturan bu temel parçacıkların isimlerine ve ağırlıklarına işaret ederek inanılmaz bir mucize daha sergilemiştir. (Nötron ve Proton kelimeleri Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır) 

Nötron kelimesini oluşturan harfler tüm Kur'an-ı Kerim'de baştan sona sadece iki ayette geçiyor. Bunlardan birisi 18:39 nolu ayettir (Nötron Kütlesi=1839 me) Gördüğünüz gibi hem Nötron ismine hemde ayet numarasıyla nötronun ağırlığına açıkça işaret edilmektedir. Diğer binlerce ayette bu harfler yanyana gelmiyor fakat tam 18:39 ayetinde Nötron kelimesi ortaya çıkıyor o nedenle rastlantı olduğunu söyleyemeyiz.

Aynı durum Proton için de geçerlidir. Proton kelimesini oluşturan harfler Kuran'ı Kerimde daha fazla sayıda geçiyor (Nötrona oranla). 18:37 nolu ayette Proton kelimesini oluşturan harfler soldan sağa ters biçimde yanyana geliyor. Proton kütlesi ise 1836-1837 me arasındadır yani 1837 me diyebiliriz. Dolayısıyla ayetin numarası 18:37 protonun ağırlığı olan 1837'ye işaret ediyor. Yani nötronda olduğu gibi protonda da ayet numarasıyla ağırlık aynıdır.(1837 me: 1837 adet elektron ağırlığında demektir)

Atomları, zerreleri oluşturan bu parçacıkların yazılı olduğuna zaten aşağıdaki ayet de işaret etmektedir: 

"...Rabbinden ne yerde, ne gökte zerre kadar; ondan ne küçük, ne büyük hiçbir şey kaçmaz. Bunların hepsi apaçık bir Kitaptadır."(Yunus 61.ayet)

 

AY İLE DÜNYA ARASINDAKİ MESAFE 

Kamer(AY) suresinde yine bir mucize ile karşılaşıyoruz. Bu surede Ay ile Dünya arasındaki harflerin uzunluk oranı Uzay'daki Ay-Dünya mesafesine işaret etmektedir. Kamer(AY) suresinin içerisinde sadece bir yerde Dünya(Ard) kelimesi geçmektedir. 

Surenin başlığı olan "Ay" kelimesi ile "Dünya" kelimesi arasındaki harfler toplam 333 adettir ve araya tam olarak 111 adet Ay kelimesi sığmaktadır. Çünkü Arapça'da Kamer(Ay) kelimesi 3 harften oluşur. 

Aynı şekilde gezegenimiz Dünya ile Ay arasına da ortalama 111 adet Ay sığmaktadır yani aradaki mesafe Ay çapının toplam 111 katıdır. Bir uzay haritasını incelediğiniz zaman da bunu görebilirsiniz. Ya da en temel astronomi kitaplarında da bu bilgiye rastlayabilirsiniz. Bu hesaplama da kullanılan uzaklık mesafesi ortalama mesafedir çünkü Ay'ın eliptik bir yörüngesi vardır.

Fakat Kuran'ın indirildiği dönemde ne aradaki yüzbinlerce kilometrelik mesafe ne de Ay'ın çapı bilinmiyordu.İşte bu açıdan bu bilgi büyük önem taşımaktadır. Ayrıca Kuran'da Ay isminde sadece bir sure vardır ve bu surede sadece bir yerde Dünya kelimesi geçmektedir. O nedenle bu önemli bulgu matematiksel açıdan tesadüfi değildir.

 

ARI VE GENETİK YAPISI

1400 yıl önce genlerin ve kromozomların bilinmediği bir çağda Kur'an önemli bir mesaj daha veriyordu. Kur'an-ı Kerim'de "Nahl" (Arı) isimli bir sure yer almaktadır ve bu sure tam 16. suredir. Aynı şekilde arı da 16 kromozomlu bir canlıdır. 

Hayvanların dişisinde ve erkeğinde eşit sayıda kromozom bulunmaktadır. Fakat arının durumu, diğerlerinden farklıdır. Çünkü erkek arı 16 tek kromozoma, dişi arı ise 16 çift kromozoma sahiptir.

İşte arı, bu açıdan farklıdır. Ve bu farklılığa Kur'an-ı Kerim de işaret etmektedir.

Canlıların genetik şifresi olan DNA, kromozomlar üzerinde yer almaktadır. Örneğin Dünya'nın dört bir yanındaki bal arılarının kromozom sayısı aynıdır ve değişmez.

Başka bir örnek daha; EQUUS ASINUS: Eşek...

Kur'an-ı Kerim'in birkaç bölümünde 'eşek' kelimesi geçmektedir, fakat Lokman (31.sure) ve Cuma (62. sure) surelerinde bahsedilen tek hayvan 'eşek'tir. Aynı şekilde 'eşek' türünde toplam 31 çift, yani açılım olarak 62 adet kromozom bulunmaktadır. Bu surelerin numaraları da 31 ve 62'dir. 

'Eşek' kelimesi başka birkaç surede daha geçmektedir ancak bu surelerde Aslan, At gibi diğer hayvanlardan da bahsediliyor, fakat 31. ve 62. surelerde 'eşek'ten başka hiçbir hayvandan bahsedilmiyor...

 

VENÜS VE MARS'IN DÖNÜŞ SÜRELERİ 

Sıralama bakımından Dünya'ya en yakın olan bu iki gezegenin isimlerine ve kendi çevrelerindeki dönüş sürelerine modern astronomiden yüzyıllar önce Kur'an işaret ediyordu. Halbuki bu gezegenlerin kendi çevrelerindeki dönüş süreleri astronomlar tarafından Kuran'dan yüzyıllar sonra keşfedildi. Mars ve Venüs isimlerinin Kuran'da gizli bir şekilde yer alması da mucize niteliğindedir çünkü Mars ve Venüs isimleri bugün modern Astronomide kullanılan genel isimlerdir halbuki Arapça'da Merih ve Zuhra olarak geçmekteydi. Aynı şekilde Kur'an'ın indirildiği dönemde de farklı toplumlar bu gezegenler için farklı isimler kullanmaktaydı.

Venüs kelimesini oluşturan harfler Kuran'da ilk olarak Enfal suresinin 72.ayetinde yan yana gelmektedir. Bir sonraki Venüs harfleri ise Hud suresinin 3. ayetinde yan yana gelmektedir. (Arapça'da Vav-Elif-Nun-Elif-Sin) Bu iki yerin arasında toplam 243 ayet geçmektedir. Aynen burada olduğu gibi Uzay'da Venüs'ün kendi çevresindeki dolanım süresi de tam 243 gün sürer. Yani 243 gün bitince dönüşünü tekrarlar. Kuran da 243 ayet geçince Venüs kelimesini oluşturan harfler tekrarlanıyor.

Aynı bulgu Mars için de geçerli. Mars kelimesini oluşturan harfler Kuran'da ilk olarak Müminun suresinin 44.ayetinde yan yana gelmektedir. Bir sonraki Mars harfleri ise yine Müminun suresinin 45.ayetinde yan yana gelmektedir. (Arapça'da Mim-Elif-Ra-Sin) Yani hemen 1 ayet sonra tekrar geçmektedir. Aynı şekilde Mars'ın kendi çevresindeki dolanım süresi de sadece 1 gün sürer. Mars 1 günden sonra dönüşünü tekrarlar aynen Kuran'da 1 ayet sonra tekrarlandığı gibi...

 

Dünya'ya komşu olan iki gezegen Venüs ve Mars dışında diğer gezegenler hakkında da Kuran'da mucizevi bilgiler olduğunu ve bunların zamanla ortaya çıkacağını düşünüyoruz.

 

DENİZ - KARA ORANI 

Kur'an-ı Kerim'de geçen "Deniz" ve "Kara" kelimelerinin sayıca birbirlerine oranı, bugün modern bilimdeki oranla birebir aynıdır. Halbuki o yıllarda henüz kıtalar keşfedilmemişti ve kara-deniz oranının bilimsel olarak tespit edilmesi mümkün değildi. Örneğin Amerika gibi büyük bir kara parçasının varlığı Kuran'dan yüzyıllar sonra 15. yüzyılda keşfedilmiştir.

Kur'an'da toplam 13 defa "Kara (berr, yabas)" ifadesi geçmektedir. "Deniz (bahr)" kelimesi ise 32 defa geçmektedir. Yani deniz oranı 32/45, kara oranı ise 13/45 olarak verilmektedir. Yüzdelere çevirdiğimizde deniz oranı yüzde 71, kara oranı ise yüzde 29 çıkmaktadır. Modern bilimin bulgularına göre de denizler Dünya'nın yüzde 71'ini, karalar ise yüzde 29'unu kaplamaktadır. Günümüzde bilimadamları bu tür ince hesaplamaları uydu fotoğrafları ve bilgisayarlar ile yapabilmektedir.

 

KURAN' DA ATOMLAR 

Kuran-ı Kerim'de yer alan element isimli "Hadid (Demir)" suresinde, Radon, Potasyum, Zirkonyum ve Titanyum gibi diğer elementlere de atom numaralarıyla ve ağırlıklarıyla birlikte işaret edilmektedir. Halbuki o yıllarda elementler ve atom numaraları henüz keşfedilmemişti. İşte bu yüzden Kuran çok büyük bir mucize daha sergilemektedir.

Örneğin element isimli bu suredeki Arapça harfleri saydığımızda ilk RN harflerine kadar 86 harf geçmektedir.Aynı şekilde bilimsel olarak "Rn(Radon)" elementinin atom numarasıda 86'dır.

 

SİRİUS YILDIZI VE 49 SAYISI

"Doğrusu Şi'ra (Sirius) yıldızının Rabbi O'dur." (Necm suresi, 49)

Arapça karşılığı Şi'ra olan Sirius yıldızının Kuran'da sadece 49. ayette geçmesi,gerçekten ilgi çekici bir durumdur. Çünkü bilimadamları Sirius yıldızının hareketlerindeki düzensizliklerden yola çıkarak onun bir çift yıldız olduğunu keşfetti ve gözle görülemeyen diğer yıldıza Sirius B ismini verdi.Teleskopsuz görülemeyen Sirius B yıldızının, Sirius A etrafındaki dolanım süresinin de 49 yıl olduğunu tespit etti.

KUR' AN-I KERİM' DE EBCED İLMİ İLE BULUNANLAR 2

 

KABE VE HARİTA MUCİZESİ

Kabe (Beyt) kelimesi Kuran'da farklı ayetlerde geçer fakat ilk geçtiği ayet 2:125 numaralı ayettir. İlginçtir ki modern haritalarda Kabe ve Mekke enlemi de 21° 25′ olarak gösterilir (21 derece 25 dakika) Yani Kabe'nin ilk geçtiği ayetin numarası gelecekte Kabe'nin hangi enlemde olacağını haber vermektedir.(2-1-2-5)

Harita sistemleri ve Enlem-Boylam numaraları yeni keşfedilmiş olmasına rağmen Kuran, yüzyıllar önce bu sayılara işaret ediyordu. İnsanlığın gelecekte haritaları bu sistemle hazırlayacağını önceden haber veriyordu. Üstelik Amerika'nın bile keşfedilmediği yani haritalarda yer almadığı bir çağda haber veriyordu.

Ayrıca Hac suresinin Kuran'da tam 22.sure olması da 21 ve 22.enlemler arasında yer alan Mekke ve Kabe'nin coğrafi konumuna yönelik mucizevi bir işaret olabilir.
 

DÜNYA'NIN YARIÇAPI KURAN-I KERİM'DE YAZIYOR MUYDU?

Kuran-ı Kerim'de sadece Enam suresi 35.ayette geçen bir cümle çok dikkat çekmektedir. 6:35 (7.cüz) numaralı bu ayette Dünya'ya bir delik açıp aşağı inmekten bahsediliyor. Gerçekten de kutuplardan bir delik açıp dünyanın merkezine inseydik 6357 km inmemiz gerekirdi çünkü dünyanın yarıçapı kutuplardan 6357 km'dir (Ekvatorda ise yirmi km fazladır) Farkettiyseniz bu ayetin numarası 6:35 cüz numarası 7 ile birlikte 6357 km mesafeye işaret ediyor. NASA resmi internet sitesinde de 6357 km dünyanın yarıçapı olarak belirtilmektedir.

Ayrıca bu ayetin içinde mucize getirmekten de bahsediliyor. Gerçekten de Kuran'ın indirildiği çağda kimse 6357 km dünyanın yarıçapını tam olarak bilmiyordu ve km uzunluk birimi henüz yoktu. Dünya'ya delik açıp aşağı inmekten bahseden tek ayet budur. Binlerce ayet numarasının arasında bu cümlenin tam 6:35 (7.cüz) sırasında gelmesi tesadüf olamaz. Metre ve Km uzunluk birimi de Kuran'dan asırlar sonra 19.yüzyılda ortaya çıkmıştır.

 

SEYYARE, OTOMOBİL VE TRENİN İCADI

Kur'an meallerinde türkçe olarak "Yolcu Kafilesi" şeklinde çevirilen Arapça "Seyyare" kelimesi bugün modern Arapça'da "Motorlu Taşıtlar" anlamında da kullanılmaktadır. Örneğin

şimdiki Arapça'da "Otomobil" kelimesi için yine "Seyyare" kelimesi kullanılır.Tabi ki Kuran'ın indirildiği dönemde Otomobil ve Tren icad edilmemişti ve Seyyare farklı

anlamda kullanılıyordu. O yüzden 12:19 numaralı ayette geçen "Seyyare" kelimesi, gelecekteki modern ulaşım araçlarına da gizlice işaret etmektedir. Çünkü 12:19 ayet numarası hicri 1219 yılı (miladi 1804) yani trenin icad edildiği yıla işaret ediyor.

 

Modern Kara taşıtlarının ilki Trendir (Otomobilden öncedir). Trenin tarihçesini anlatan kaynaklarda icadın başlangıç yılı olarak 1804 tarihi geçer.(Richard Trevithick) 1804 yılında ilk Tren yapılmıştır ve 16 km yol katetmiştir. Bu durum tesadüf olamaz çünkü modern araçlara işaret eden seyyare kelimesi Kuran'ın başından sonuna kadar binlerce ayetin içinde sadece üç yerde geçer. Ayrıca Nahl suresi 8.ayette de henüz bilmediğimiz araçlar olduğuna işaret edilmektedir.

 

 SİMSİYAH YOLLAR  VE MODERN ULAŞIM

 Kuran'da Fatır suresi 27.ayette dağlardaki kırmızı, beyaz toprak rengine sahip yollardan bahsedilmektdir. Sonra da simsiyah yollar ifadesi geçiyor. Toprak yollar, içerdiği maddelere göre kırmızı, kahverengi, beyaz renkte olabilir fakat simsiyah yollar ifadesi şaşırtıcıdır. Bu ifade, gelecekte otomobilin icadından sonra tüm dünyayı saracak olan asfalt yollara yani karayoluna belki işaret olabilir. Diğer yazıda bahsettiğimiz "seyyare, otomobil ve trenin icadı" örneği de bunu desteklemektedir.

 

KARINCADAN DAHA KÜÇÜK CANLI: MİKROP

Kuran'da 27.sure olan "Neml" Arapça'da "Karınca" demektir. Karınca en küçük hayvanlardan birisidir hatta 0,5 mm uzunluğunda türleri bile vardır. Kuran indirildiğinde Mikroskop keşfedilmemişti ve mikrop diye bir kelime yoktu. Fakat Kuran-ı Kerim, karıncadan daha küçüklerin de olduğuna işaret ediyor.

 

Arapça'da mikrop kelimesini oluşturan m-k-r-v-b harfleri tüm Kuran'da sadece 27:8 numaralı ayette normalden farklı olarak (soldan sağa) geçiyor. Bazı müfessirler de Neml suresinde bahsedilen Dabbe isimli varlığın bir çeşit mikrop olabileceğini öne sürmüşlerdir.(27:82) Mikrop, bakteri ve virüslere verilen genel bir addır. 1675 yılında mikroskobun keşfinden sonra bilim adamlarının bu canlılara mikrop ismini takacağını, Kuran yüzyıllar öncesinde haber vermiş olabilir.

1783 AMERİKA KURULUŞ TARİHİNİ KUR'AN ÖNCEDEN HABER VERDİ Mİ?

 Kuran'da geçmişte yok edilmiş ülkelerden söz edilir fakat İsra 58 ayetinde gelecekteki ülkelere işaret edilmesi oldukça dikkat çekicidir. Bu ayetteki Karye kelimesi Arapça'da ülke, memleket, şehir anlamlarında kullanılır. Kuran'ın indirildiği dönemde Amerika yani USA isminde bir ülke yoktu hatta Amerika kıtası bile keşfedilmemişti.

 İlginçtir ki aynı surede 17:83  numaralı ayetin okunuşunda USA harfleri yan yana gelmektedir (1783 yılı Amerika'nın bağımsızlığını kazandığı yıldır) Üstelik Kuran'ın başından sonuna kadar sadece 17:83 numaralı ayet USA harfleriyle bitmektedir yani sonunda USA harfleri olan tek ayet bu ayettir ve ayetin numarası açıkça 1783 yılına işaret etmektedir. Bu mucizenin tesadüf olması zor görünüyor çünkü USA harfleri çok sık yan yana gelmez. Örneğin İsra suresinden önce Rad suresinde bu harfler geçer ve arada yüzlerce ayet vardır (Arapça vav-sin-elif). Ek olarak 17:58 ayetinin başlangıcındaki kelimeler de anagram şeklinde amerikan harflerini oluşturabilir.

İlginçtir ki İsra suresinde İsrail'in geleceğiyle ilgili ifadeler de yer almaktadır ve gelecekte onların toplanarak bir araya getirileceği vurgulanmaktadır ki bugün musevilerin büyük çoğunluğu Amerika'da yaşamaktadır. Amerika'nın 1776 yılında başlayan bağımsızlık savaşı 1783 yılında sona ermiştir ve savaş sonunda bağımsızlığı kabul edilmiştir yani 1776 bağımsızlık ilan 1783 ise kabul yılıdır. Wikipedia internet ansiklopedisinde Amerika maddesini incelerseniz bu iki tarihin de verildiğini görebilirsiniz.
 

KAN GRUPLARI YAZIYOR MUYDU?

Kan gruplarının keşfi tıp tarihi açısından çok önemli bir gelişmedir. Kuran'ın indirildiği dönemlerde kimse kan gruplarından haberdar değildi fakat ayetlerde kan gruplarına yönelik bazı işaretler olduğunu düşünüyoruz. Bildiğiniz gibi en çok kullanılan kan grubu antijenleri tüm dünyada O-A-B harfleriyle gösterilir.Halk arasında sıfır olarak bilinen grup aslında o harfiyle gösterilir doğrusu bu şekildedir. Arapça'da A harfinin karşılığı elif harfidir, B harfi Be, O harfi ise vav ile gösterildiğinde mucizevi bir tablo ortaya çıkmaktadır. Kuran'da kan (Arapça dem) kelimesinin geçtiği ayetlerde kan kelimesinin sağında veya solunda mutlaka O-A-B harflerinden bazıları bulunmaktadır. Hatta bazı ayetlerde diğer bir antijen olan Rh harfleride düz veya ters olarak geçmektedir ki Rh 1937 yılında keşfedilmiştir. AB harflerinin bitişik olarak geçmesi de şart değildir çünkü AB grubu demek A ve B antijenlerini barındıran demektir o yüzden burada önemli olan antijen sembollerine işaret edilmesidir. Kan kelimesinin geçtiği ayet numaraları ve harf dizilimleri şu şekildedir: 2:30  kanAAO, 2:84 kanAA, 2:173  kanO, 5:3 kanO, 6:145 AOkanA, 7:133 kanA, 12:18 Bkan, 16:66 O kan, 16:115 kanO, 22:37 AkanAO

 

DÜNYA-GÜNEŞ UZAKLIĞINA İŞARET VAR MI?

Şimdi bahsedeceğimiz örnek ciddi bir çalışma değil fakat düşük ihtimalli bir rastlantı da olsa kısaca değinmek istiyoruz. Ankebut suresi 14.ayette 950 sayısı(1000 eksi 50 şeklinde) geciyor ve YIL kelimesi yer alıyor. Bildiğiniz gibi yıl, Dünya'nın Güneş çevresindeki dönüşünü tamamlamasına denir. Dünyanın güneşe olan uzaklığı da yaklaşık 149,5 milyon km.

Farkettiyseniz yukarda ayetle alakalı yazan sayılar da tam bu mesafeyi andırıyor fakat bu durum sadece rastlantıya benziyor. Ankebut suresi 61.ayette de Yeryüzü-Güneş kelimeleri ayrıca geçiyor. Bu uzaklık astronomide çok önemlidir ve AU yani astronomi birimi olarak geçer. 14.ayette Güneş kelimesi geçmiyor fakat Dünya-Güneş bağlantısını tanımlayan YIL kelimesi geçiyor ve 14-950 sayılarıyla uzaklığa işaret ediliyor olabilir. Ayetteki 1-4-9-5-0 sayılarını 149,5 milyon km Dünya-Güneş uzaklığına yormak rastlantısal bir zorlama olabilir yine de bu tür bağlantıların ve ipuçlarının anlaşılması açısından paylaşmak istedik. Kuran'da hem hicri(Ay) hem de miladi(Güneş) takvimine işaretler mevcuttur.

 

TELEVİZYONUN İCADI VE 1927 YILI

Televizyon yayınları ışık hızındaki elektromanyetik dalgaların evlerimize kadar ulaşmasıyla gerçekleştirilmektedir. Televizyon dalgaları öylesine hızlıdır ki kilometrelerce uzaklıktan aynı saniye içerisinde görüntü nakli yapılabilmektedir. Kuran'daki Neml suresinde Süleyman Peygamber'in farklı bir ülkede bulunan kraliçenin tahtını aynı saniye içerisinde mucizevi bir biçimde getirttiği anlatılır. Bu ayet ilk bakışta bize teleportasyon (ışınlama) veya görüntü naklini (televizyonu) anımsatmaktadır.

Bu olayın anlatıldığı Neml suresinde bazı harflerin gizli bir biçimde yan yana gelip TELEVİZYON kelimesini oluşturduğunu görüyoruz. Televizyon kelimesini oluşturan harfler tamda Hz.Süleyman'ın bu surede isminin geçmeye başladığı ayetlerde yan yana dizilmiş durumdadır. (17.ayet)

"Yanında kitaptan bir ilim olan kimse ise: "Gözünü açıp kapamadan ben onu (tahtı) sana getiririm" dedi. (O anda Süleyman) onu (tahtı) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce..." (40.ayet) 

Ayrıca Neml suresinin bu ayetleri 19.cüzdedir ve Neml 27.suredir. Bu sayılar birleşince 1927 yılı ortaya çıkıyor.Televizyon tarihinde 1927 yılında ilk defa uzak mesafeli yayın yapıldı (700 km) 1926 yılında yapılan yayın bu kadar uzak mesafeye ulaşamamıştı. (Neml 55.ayetten sonrası 20.cüzdür fakat bizim bahsettiğimiz ayetler 19.cüzdedir)

 

Televizyon kelimesi Türkçe, İngilizce, Arapça ve farklı dillerde hemen hemen aynı şekilde yazılıp okunmaktadır.(Fransızca ve İngilizce'de Television) Televizyon kelimesini oluşturan bu harfler normalden farklı olarak ayette soldan sağa yanyana geliyor.(Diğer şekilde bu harfler tüm Kuran'da sağdan sola hiç yan yana gelmiyor)

 

GÜNEŞ AÇILARI: 18 VE 17 DERECE

Güneşin hareketiyle ilgili detaylı anlatıma sahip olan, hem doğuşundan hem de batışından bahseden ayet 18:17 numaralı ayettir. İlginçtir ki modern astronomi hesaplamalarına göre de Güneş'in doğuşu ufukla 18 derecelik (şafak), batışı ise ufukla 17 derecelik açı yaptığı an (yatsı) olarak belirlenmiştir. Yani Güneş hareketlerini anlatan 18:17 numaralı ayet yüzyıllar öncesinden bilim adamlarının tespit ettiği 18 ve 17 derecelik matematiksel açıları haber veriyor olabilir. Namaz vakitleri de bu açılarla bağlantılı olduğu için bu hesaplamalar dini açıdan da önemsenmiştir. Kuran'ın vahyedildiği çağda bilgisayarlar yoktu ve astronomi hesaplamaları yetersizdi o nedenle bu tür bilgilere Kuran'da işaret edilmesi mucize niteliğinde bir durumdur.

bottom of page