
İKRAM FIKHI
İslam Neyse o ... Allah (c.c.) daima üstündür... Allahü Ekber !!!


CİHAT İBADETİNİN YAPILIŞI
Cihat, İslam yolundaki her türlü gayrettir ve bu uğurda canını veya malını da feda etmektir. Cihat savaş değildir, cihat için savaşılır.
Başlıca Cihatlar;
- İrşad vazifesi
- Vakıf
- Dernek
- İslam yolunda savaş
İslam yolundaki hertürlü gayret cihattır.
İSLAMDA CİHAD AMELİN ZİRVESİDİR
Hadis: Namaz Dinin Direği, Cihad Amelin Zirvesidir
Hz. Ali'den (r.a.) rivayetle Resûlullah Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuşlardır:
"Namaz îmanın direğidir. Cihad amelin zirvesidir. Zekât ise, bu ikisinin arasında yer alır." (Deyleminin Müsnedü'l'Firdevs"inden.)
Hadis: Namaz Dinin Direği, Cihad Amelin Zirvesidir
Muaz İbnu Cebel rivayet ediyor:
"Bir seferde Resulullah (sav)'la beraberdik. Bir gün yakınına tesadüf ettim ve beraber yürüdük.
"Ey Allah'ın Resulü, beni cehennemden uzaklaştırıp cennete sokacak bir amel söyle!" dedim.
"Mühim bir şey sordun. Bu, Allah'ın kolaylık nasib ettiği kimseye kolaydır; Allah'a ibadet eder, Ona hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılarsın, zekat verirsin, Ramazan orucunu tutarsın, Beytullah'a hacc yaparsın!" buyurdular ve devamla:
"Sana hayır kapılarını göstereyim mi?" dediler.
"Evet ey Allah'ın Resulü." dedim.
"Oruç (cehenneme) perdedir; sadaka hataları yok eder, tıpkı suyun ateşi yok etmesi gibi. Kişinin geceleyin kıldığı namaz salihlerin şiarıdır." buyurdular ve şu ayeti okudular. (Mealen):
"Onlar ibadet etmek için gece vakti yataklarından kalkar, Rabblerinin azabından korkarak ve rahmetini ümid ederek O'na dua ederler. Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden de bağışta bulunurlar." (Secde, 32/16). Sonra sordu:
"Bu (din) işinin başını, direğini ve zirvesini sana haber vereyim mi?"
"Evet, ey Allah'ın Resulü!" dedim. "Dinle öyleyse" buyurdu ve açıkladı:
"Bu dinin başı İslam'dır, direği namazdır, zirvesi cihaddır!" Sonra şöyle devam buyurdu:
"Sana bütün bunları (tamamlayan) baş amili haber vereyim mi?"
"Evet ey Allah'ın Resulü!" dedim.
"Şuna sahip ol!" dedi ve eliyle diline işaret etti. Ben tekrar sordum:
"Ey Allah'ın Resulü! Biz konuştuklarımızdan sorumlu mu olacağız?"
"Anasız kalasıca Muaz! İnsanları yüzlerinin üstüne -veya burunlarının üstüne dedi- ateşe atan, dilleriyle kazandıklarından başka bir şey midir?" buyurdular. [Tirmizi, İman 8, (2619)]
ANLAŞILAN :
Namaz îmanın direğidir. Cihad amelin zirvesidir. Zekât ise, bu ikisinin arasında yer alır.
İmandan sonra Cihad amelin zirvesidir...
İmandan sonra Cihad amelin zirvesidir...
İmandan sonra Cihad amelin zirvesidir...
CİHAD EDENİ ALLAH KORUR
Hadis: Cihad Edeni Allah Korur
Allah yolunda cihad ediniz. Çünkü Allah yolundaki cihad, Cennet kapılarından bir kapıdır ki, Allah onun sebebiyle (mücâhidi) hüzün ve kederden korur."
Ahmet Bin Hanbel
ANLAŞILAN :
Allah yolunda cihad eden mücahidi Allah hüzün ve kederden korur.
İSLAM DİNİNDE CİHAD ETMENİN YERİ
Cihad Kelime Kökeni
Arapça chd kökünden gelen cihād جهاد
1. çaba, gayret, mücadele,
2. din uğruna savaşma" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça cahd جهد "çabalama, gayret etme" sözcüğü ile eş kökenlidir.
CİHAT, CİHAT HAKKINDA AYETLER
Nisa Suresi 95. Ayet: Müminlerden -özür sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kıldı. Gerçi Allah hepsine de güzellik (cennet) vadetmiştir; ama mücahidleri, oturanlardan çok büyük bir ecirle üstün kılmıştır.
Maide Suresi 35. Ayet: Ey iman edenler! Allah'tan korkun. O'na yaklaşmaya yol arayın ve yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.
Bakara Suresi 218. Ayet: İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte bunlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah, gafûr ve rahîmdir.
Ali İmran Suresi 142. Ayet: Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız?
Maide Suresi 54. Ayet: Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.
Enfal Suresi 72. Ayet: İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. İman edip de hicret etmeyenlere gelince, onlar hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur. Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, sizinle aralarında sözleşme bulunan bir kavim aleyhine olmaksızın (o müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.
Tevbe Suresi 16. Ayet: Yoksa, Allah, sizden, cihad edip Allah, peygamber ve müminlerden başkasını kendilerine sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Tevbe Suresi 44. Ayet: Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla canlarıyla savaşmaktan (geri kalmak için) senden izin istemezler. Allah takvâ sahiplerini pek iyi bilir.
Tevbe Suresi 73. Ayet: Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü bir varış yeridir!
Tevbe Suresi 81. Ayet: Allah'ın Resûlüne muhalefet etmek için geri kalanlar (sefere çıkmayıp) oturmaları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad etmeyi çirkin gördüler; «bu sıcakta sefere çıkmayın» dediler. De ki: «Cehennem ateşi daha sıcaktır!» Keşke anlasalardı!
Tevbe Suresi 88. Ayet: Fakat Peygamber ve onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir.
Ankebut Suresi 69. Ayet: Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.
Muhammed Suresi 31. Ayet: Andolsun ki içinizden cihad edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.
Muntehine Suresi 1. Ayet: Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamber'i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa (onları dost edinirse) doğru yoldan sapmış olur.
Tahrim Suresi 9. Ayet: Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne de kötüdür!
Saff Suresi 10-11. Ayet: Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?
Allah'a ve Resûlüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
CİHAT HAKKINDA HADİSLER
Hadis: Cihad' ın Fazileti
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallallahu aleyhi ve sellem’e:
-Hangi amel daha faziletlidir? diye soruldu.
-“Allah’a ve Resûlüne inanmak” buyurdu.
-Sonra hangisi? denildi.
-“Allah yolunda cihad etmek” karşılığını verdi.
-Bundan sonra hangisi? denilince:
-“Allah katında makbul olan hactır” buyurdular.
Buhârî, Îmân 18, Hac 4, Tevhîd 47; Müslim, Îmân 135. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 22; Nesâî, Hac 4, Cihâd 17
Hadis: Önce Farz Sonra Cihad
İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
-Yâ Resûlallah! Hangi amel Allah’a daha sevimlidir? dedim,
-“Vaktinde kılınan namaz” buyurdu.
-Sonra hangisidir? diye sordum,
-“Ana babaya iyilik etmek” diye cevap verdi.
-Ondan sonra hangisidir? dedim,
-“Allah yolunda cihad etmek” buyurdular.
Buhârî, Mevâkît 5, Cihâd 1, Edeb 1, Tevhîd 48; Müslim, Îmân 137-139. Ayrıca bk. Tirmizî, Salât 14, Birr 2; Nesâî, Mevâkît 51
Hadis: Allah Yolunda Cihad İçin Yürümenin Fazileti
Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah yolunda yapılan bir sabah ve akşam yürüyüşü, hiç şüphesiz dünyadan ve dünya varlıklarından daha hayırlıdır. “
Buhârî, Cihâd 5, Rikâk 2; Müslim, İmâre 112-115. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilu’l-cihâd 17, 26; Nesâî, Cihâd 11, 12
Hadis: Salih Amel Cihad' ın En Faziletli Olması
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’ e gelerek:
-İnsanların hangisi daha üstündür? diye sordu. Peygamberimiz:
-“Allah yolunda canıyla ve malıyla cihad eden kimse” buyurdu. Adam:
-Sonra kimdir? diye sordu. Efendimiz:
-“Bir vadiye çekilip Allah’a ibadet eden ve insanları şerrinden uzak tutan kimse” buyurdular.
Buhârî, Cihâd 2, Rikâk 34; Müslim, İmâre 122-123. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 5; Tirmizî, Fezâilu’l-cihâd 24; Nesâî, Cihâd 7; İbni Mâce, Fiten 13
Hadis: Cihad İçin Her Yapılanın Faziletli Olması
Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah yolunda bir gün hudut nöbeti tutmak, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. Sizden birinizin kamçısının cennetteki yeri, dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. Kulun Allah Teâlâ’nın yolunda akşamleyin veya sabah erken vakitteki yürüyüşü de dünyadan ve dünya üzerindeki şeylerden daha hayırlıdır. ”
Buhârî, Cihâd 6, 73, Bed’ü’l-halk 8, Rikâk 2; Müslim, İmâre 113-114. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 17, 25, Tefsîru sûre (3) 22; İbni Mâce, Zühd 39
Hadis: Cihad İçin Nöbetin Bir Aydan Daha Hayırlı Olması
Selmân radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim demiştir:
“Bir gün ve bir gece hudut nöbeti tutmak, gündüzü oruçlu gecesi ibadetli geçirilen bir aydan daha hayırlıdır. Şayet kişi bu nöbet esnasında vazife başında iken ölürse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder, şehid olarak rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerinden güven içinde olur. ”
Müslim, İmâre 163. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 2; Nesâî, Cihâd 39; İbni Mâce, Cihâd 7
Hadis: Hudutta Allah Yolunda Tutulan Nöbetin Fazileti
Fadâle İbni Ubeyd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Hudutta Allah yolunda nöbet tutanlar dışında her ölenin ameli sona erdirilir. Hudutta nöbet tutarken ölenin yaptığı işlerin sevabı kıyamet gününe kadar artarak devam eder, kabirdeki imtihanda da güvenlik içinde olur. ”
Ebû Dâvûd, Cihâd 15; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 2
Hadis: Cihad için Nöbetin Bin Nöbetten Hayırlı Olması
Osman radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah yolunda hudutta bir gün nöbet tutmak, başka yerlerde bin gün nöbet tutmaktan daha hayırlıdır. “
Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 39
Hadis: Cihad' da Şehitlik ve Gaziliğin Fazileti
Ebû Hüreyre radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ kendi yolunda cihada çıkan kimseye, onu sadece benim yolumda cihad, bana îman, benim resullerimi tasdîk yola çıkarmıştır, buyurarak kefil olur.
Allah, o kimseyi şehid olursa cennete koymaya, gazi olursa manevî ecre ve dünyalık ganimete kavuşmuş olarak, evine döndürmeye kefil olmuştur.
Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda açılan bir yara, kıyamet gününde açıldığı gündeki şekliyle gelir: Rengi kan rengi, kokusu misk kokusudur.
Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, eğer müslümanlara zor gelmeseydi, Allah yolunda cihada çıkan hiçbir seriyyenin arkasında asla oturup kalmazdım. Fakat maddî güç bulamıyorum ki onları sevkedeyim, onlar da bu gücü bulamıyorlar. Benden ayrılıp geride kalmak ise onlara zor geliyor.
Muhammed’in canını elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda cihad edip öldürülmeyi, sonra cihad edip yine öldürülmeyi, sonra tekrar cihad edip tekrar öldürülmeyi çok arzu ederdim. ”
Müslim, İmâre 103. Ayrıca bk. Buhârî, Cihâd 7(Hadisin kısa bir bölümü); Nesâî, Îmân 24
Hadis: Ebû Hüreyre radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah yolunda yaralanan bir kimse, kıyamet gününde yarasından kan akarak Allah’ın huzuruna gelir. Renk, kan rengi, koku ise misk kokusudur. ”
Buhârî, Cihâd 10, Zebâih 31; Müslim, İmâre 105. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilu’l-cihâd 21; Nesâî, Cihâd 27
Hadis: Muâz radıyallahu anh ‘den rivayet edildiğine göre, Nebiy-yi Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müslümanlardan bir şahıs, deve sağılacak kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, cennet onun hakkı olur. Allah yolunda yaralanan veya bir sıkıntıya düşen kimse, kıyamet gününde yaralandığı gün gibi kanlar içinde Allah’ın huzuruna gelir. Kanının rengi zağferân gibi kıpkırmızı, kokusu da misk kokusu gibidir. ”
Ebû Dâvûd, Cihâd 40; Tirmizî, Fezâilu’l-cihâd 21. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 25
Hadis: Allah Yolunda Gayret (Cihad), Evde Oturup Kılınan 70 Senelik Namazdan Faziletlidir
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbından bir kişi, içinde tatlı su gözesi bulunan bir dağ yolundan geçmişti. Burası çok hoşuna gitti ve:
-Keşke insanlardan ayrılıp şu dağ kısığında otursam. Ama Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den izin almadan bunu asla yapmam, dedi. Sonra arzusunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e anlattı. Peygamberimiz:
-“Böyle bir şey yapma. Çünkü sizden birinizin Allah yolunda çalışıp gayret sarfetmesi, evinde oturup yetmiş sene namaz kılmasından daha faziletlidir. Allah’ın sizi bağışlamasını ve cennete koymasını istemez misiniz? O halde Allah yolunda cihada çıkınız. Kim devenin sağılacağı kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, mutlaka cennete girer” buyurdu.
Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 17
Hadis: Cihad' Denk Amelin Olmaması
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûl-i Ekrem Efendimiz’e:
-Yâ Resûlallah! Allah yolunda cihada denk hangi iş vardır? denildi.
-“Ona denk bir iş bulamazsınız” buyurdu. İki veya üç defa aynı soruyu tekrarladılar; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de her defasında “Ona denk bir iş bulamazsınız” cevabını tekrarladı. Daha sonra şöyle buyurdu:
“Allah yolunda cihad eden kimsenin benzeri, gündüzleri oruç tutan, geceleri namaz kılan, Allah’ın âyetlerine hakkıyla itâat eden ve Allah yolunda cihad eden kimse, cepheden dönünceye kadar, namaza ve oruca hiç bir şekilde ara vermeyen kimsenin benzeridir. ”
Buhârî, Cihâd 1;Müslim, İmâre 110., Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 1; Nesâî, Cihâd 17
Hadis: Cihad için Canlarını ve Mallarını Harcamanın Fazileti
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanların en hayırlı geçim yolu tutanlarından biri, Allah yolunda atının dizginine yapışıp, onun üzerinde âdeta uçan kimsedir.
Düşman geldiğine dair bir ses veya düşman üzerine hücum feryadı işittiğinde, düşmanın bulunması muhtemel yerlere atının üzerinde uçarcasına saldırıp, öldürmeyi ve ölmeyi göze alır.
Bir diğeri de, bir tepenin başında veya bir vadinin içinde koyuncuklarının arasında namazını kılan, zekâtını veren ve kendisine ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet eden kimsedir. İnsanlardan ancak bu şekilde yaşayan kimseler hayırdadır. ” Müslim, İmâre 125. Ayrıca bk. İbni Mâce, Fiten 13
Hadis: İmanın Fazileti, Cihad Edenin Cennetteki 100 Derecesi
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Rab olarak Allah’a, din olarak İslâm’a, resûl olarak Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e inanıp razı olan kimse cenneti hak eder. ” Bu söz Ebû Saîd’in çok hoşuna gitti ve:
-Yâ Resûlallah! Bu sözü bana tekrarlasanız, dedi. Peygamber Efendimiz sözünü tekrarladı; sonra da şöyle buyurdu:
“Bir başka haslet daha vardır ki, onun sayesinde Allah kulunu cennette yüz derece yükseltir. Her bir derecenin arası da yerle gök arası kadardır. ” Ebû Saîd:
-O haslet nedir, yâ Resûlallah? diye sordu. Hz. Peygamber:
“Allah yolunda cihad, Allah yolunda cihaddır” buyurdu.
Müslim, İmâre 116. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 18
Hadis: Hidayet ve Dalalete Sevk
“Kim hidayete çağrıda bulunursa, kendisine tabi olanların sevapları kadar ona sevap verilecek ve tabi olanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmeyecektir. Kim de dalalete davet ederse, kendisine tabi olanların günahları kadar günah ona verilecek ve tabi olanların günahlarından da hiçbir şey eksilmeyecektir.”
(İbn Mâce, Sünnet 14)
Hadis: Allah Yolunda Hicret Eden' e Cehennem Ateşi Dokunmaz
Ebû Abs Abdurrahman İbni Cebr radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah yolunda ayakları tozlanan bir kula cehennem ateşi dokunmaz. “
Buhârî, Cihâd 16. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 7; Nesâî, Cihâd 9
Hadis: Allah Yolunda Cihat eden Cehenneme Gitmez
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah korkusundan ağlayan bir kimse, sağılan süt tekrar memeye girmedikçe cehenneme girmez. Allah yolundaki cihadın tozu ile cehennem dumanı bir kulun üzerinde birleşmez. “
Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 8. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 8; Nesâî, Cihâd 8
Hadis: Allah Yolunda Cihad Edene Cehennem Ateşi Dokunmaz
İbni Abbâs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İki göze cehennem ateşi dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz. “ (Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 12)
Hadis: Cihad İçin Savaşa Gideni Donatan' ın Cihat Sevabı Alması
Zeyd İbni Hâlid radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim Allah yolunda cihada gidecek bir gaziyi donatır, cihad için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılarsa, bizzat cihada gitmiş gibi sevap kazanır. Cihada giden gazinin arkada bıraktığı ailesine güzelce bakıp onların ihtiyaçlarını karşılayan da bizzat cihad yapmış gibi sevap kazanır. ”
Buhârî, Cihâd 38; Müslim, İmâre 135-136. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 20; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 6; Nesâî, Cihâd 44
Hadis: Sadaka' nın En Faziletlisi Cihad İçin Harcanandır
Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sadakaların en faziletlisi Allah yolunda kurulan bir çadırın gölgesi, Allah yolundaki bir mücâhide verilen hizmetçi ve Allah yolunda bağışlanmış bir erkek devedir. “ (Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 5)
Hadis: Aynı Evden İki Kişiden Biri Cihada Gitsin
Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Benî Lihyân üzerine asker gönderdi ve:
“İki erkekten biri cihada gitsin; elde edilecek sevap ikisi arasında ortaktır” buyurdu. (Müslim, İmâre 137)
Hadis: Şehitlerin Allah İçin Tekrar Savaşmak, Şehit Olmak İçin Diriltilmek İstemesi
Enes radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöylebuyurdu:
“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister. ”
Bir rivayette: “Şehitliğin faziletini gördüğü için” denilir.
Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 13, 25
Hadis: Şehidin Kul Hakkı Dışındaki Tüm Günahları Affolunur
Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şehidin kul borcu dışındaki bütün günahlarını Allah bağışlar. ” (Müslim, İmâre 119), kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.” (Buhari 7/3468, Müslim 2406/34)
Hadis: Allah Yolunda Cihad Ederken Öldürülenin Yeri Cennettir
Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir adam:
-Yâ Resûlallah! Eğer Allah yolunda öldürülürsem ben nerede olacağım, dedi. Resûl-i Ekrem:
-“Cennette” diye cevap verdi. Bunun üzerine adam elinde bulunan hurmaları attı, sonra düşmanla savaştı ve neticede şehit düştü.
Müslim, İmâre 143 . Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî 17; Nesâî, Cihâd 31
Hadis: Uhud Savaşı Şehidi Hz. Hamza
Yine Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Amcam Enes İbni Nadr radıyallahu anh Bedir Savaşı’na katılmamıştı. Bu ona çok ağır geldi. Bu sebeple:
- Yâ Resûlallah! Müşriklerle yaptığın ilk savaşta bulunamadım. Eğer Allah Teâlâ müşriklerle yapılacak bir savaşta beni bulundurursa, neler yapacağımı muhakkak Allah görür, dedi.
Uhud Savaşı’nda müslüman safları dağılınca, Enes İbni Nadr arkadaşlarını kastederek;
- Rabbim, bunların yaptıklarından dolayı özür beyan ederim, dedi.
- Müşrikleri kestederek de, bunların yaptıklarından da uzak olduğumu arz ederim, deyip ilerledi. Derken Sa’d İbni Muâz ile karşılaştı ve:
- Ey Sa’d İbni Muâz! İşte cennet. Nadr’ın Rabbine yemin ederim ki, Uhud’un yakınlarından ben onun kokusunu alıyorum, dedi. Sa’d (bu olayı anlatırken):
- Ben onun yaptığını yapmaya güç yetiremedim, yâ Resûlallah! dedi. Hadisin ravisi Enes, amcasıyla ilgili olayı şöyle anlatır:
Amcamı şehit edilmiş olarak bulduk. Vücudunda seksenden fazla kılıç darbesi, mızrak yarası ve ok izi vardı. Müşrikler ona müsle yapmış, uzuvlarını kesmişlerdi. Bu sebeple onu hiç kimse tanıyamadı. Sadece kız kardeşi parmak uçlarından tanıyabildi.
Enes, biz şu âyetin amcam ve onun gibiler hakkında inmiş olduğu görüşündeyiz, dedi:
“Mü’minler içinde öyle yiğit erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözlerinde durdular. Onlardan kimi ahdini yerine getirdi (çarpışıp şehit düştü), kimi de sırasını bekliyor. Bunlar sözlerini asla değiştirmemişlerdir” [Ahzâb sûresi (33), 23].
Buhârî, Cihâd 12; Müslim, İmâre 148. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîr 34
Hadis: Şehitlerin Cennette Sarayı Vardır
Semüre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bu gece rüyamda iki adam gördüm. Yanıma gelip beni bir ağaca çıkardılar, sonra da bir eve götürdüler. O ev, şimdiye kadar benzerini görmediğim güzellik ve değerde idi. Sonra o iki kişi bana:
Bu eşsiz ev, şehitler sarayıdır, dedi. ” (Buhârî, Cihâd 4, Cenâiz 93)
Hadis: Şehitliği Gönülden İsteyenin Şehit Sayılması
Sehl İbni Huneyf radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Taâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona şehitlik mertebesine ulaştırır. ”
Müslim, İmâre 157. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 36; İbni Mâce, Cihâd 15
Hadis: Şehitliği Gönülden Arzu Edenin, Şehitlik Sevabı Alması
Enes radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehit olmasa bile sevabına nâil olur. ” (Müslim, İmâre 156)
Hadis: Şehit' in Ölürken Canının Yanmaması
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz karıncanın ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar. “
Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 26. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 35; İbni Mâce, Cihâd 16
Hadis: Savaş İstemeyiniz, Savaş Olursada Cihad İçin Cesurca ve Sabırla Savaşın
Abdullah İbni Ebû Evfâ radıyallahu anhümâ’ dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem düşmanla karşılaştığı günlerden birinde güneş batıya meyledinceye kadar bekledi. Sonra ashâbın arasında ayağa kalktı ve:
“Ey müslümanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz; Allah’tan afiyet dileyiniz. Fakat düşmanla karşılaşınca da sabrediniz. Biliniz ki cennet kılıçların gölgesi altındadır” buyurdu. Resûl-i Ekrem sonra sözüne devamla şöyle dua etti:
“Ey Kur’an’ı indiren, bulutları gökyüzünde gezdiren ve düşman saflarını darmadağın eden Allah’ım! Şu düşmanları perişan et ve bizi onlara karşı muzaffer kıl. “
Buhârî, Cihâd 112; Müslim, Cihâd 20. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 89
Hadis: Savaşanın Duası Pek Nadir Reddolunur
Sehl İbni Sa’d radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İki dua reddolunmaz veya pek nadir reddolunur:
- Bunlar ezan okunurken yapılan dua
- Savaş anında düşmanla boğaz boğaza gelindiği sırada yapılan duadır. ” (Ebû Dâvûd, Cihâd 39)
Hadis: Peygamberimizin Savaş Duası
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gazâya çıktığı zaman şöyle dua ederdi:
“Allahümme ente adudî ve nasîrî, bike ehûlü ve bike esûlü ve bike ukâtilü:
Allah’ım! Benim dayanağım ve yardımcım sadece sensin. Senin sayende hareket ediyorum; senin yardımın sayesinde düşmana hücum ediyorum; senin verdiğin güç ve kuvvet sayesinde düşmanla savaşıyorum. “(Ebû Dâvûd, Cihâd 90; Tirmizî, Da’avât 121)
Hadis: Cihad İçin Beslenen Atın Beslenmesi Dahi Sevabdır
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim Allah’a gerçekten inanarak ve vadine gönülden bağlanarak O’ nun yolunda cihad etmek için at beslerse, o atın yediği, içtiği, gübresi ve bevli kıyamet gününde o kimsenin sevapları arasında olacaktır. ” (Buhârî, Cihâd 45. Ayrıca bk. Nesâî, Hayl 11)
Hadis: Cihad Yolunda Savaşmak İçin, Savaş İlmi Öğrenmek, Savaş İlmini Terkin Şükrü Terketmek Olması
Ebû Hammâd Ukbe İbni Âmir radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ bir ok sebebiyle üç kimseyi cennete koyar:
Hayır ve sevap umarak o oku yapan sanatkârı, bu oku Allah yolunda atanı, oku atana yardımcı olanı.
Atıcılık ve binicilik öğreniniz. Atıcılık öğrenmeniz binicilik öğrenmenizden bana göre daha sevimlidir.
Kim kendisine atıcılık öğretildikten sonra ondan yüz çevirirse, Allah’ın kendisine ihsan ettiği nimete karşı şükrünü terketmiş veya küfrân-ı nimet etmiş olur. ”
Ebû Dâvûd, Cihâd 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 11; Nesâî, Hayl 8
Hadis: Cihat İçin Yapılan En Küçük Amel, Köle Azad Etme Sevabıdır
Amr İbni Abese radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim Allah yolunda bir ok atarsa, onun bu hareketi bir köleyi âzat etme sevabına denktir. ”
Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 11; Ebû Dâvûd, Itk 14. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 26; İbni Mâce, Cihâd 19
Hadis: Cihatın En Faziletlisi Şehitliktir
Abdullah İbni Amr İbni Âs radıyallahu anhümâ’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cihada çıkan bir birlik veya seriyye savaşır, ganimet alır ve ölümden kurtulursa, ecirlerinin üçde ikisini önceden peşinen almış olurlar. Bir birlik veya seriyye cihada çıkar, ganimet elde edemez, şehit olur veya yaralı dönerlerse onların ecirleri ahirette tam olarak verilir. “
Müslim, İmâre 154. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 12; Nesâî, Cihâd 15; İbni Mâce, Cihâd 13
Hadis: Seyahat Cihad İçin Yapılmalı
Ebû Ümâme radıyallahu anh’ den rivayet edildiğine göre, sahâbeden bir adam:
-Yâ Resûlallah! Seyahata çıkmam için bana izin ver, dedi. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
-“Şüphesiz ki ümmetimin seyahati Azîz ve Celîl olan Allah yolunda cihada çıkmaktır” buyurdu.
Ebû Dâvûd, Cihâd 6
Hadis: Cihad Edene Yardımdan Kaçınanın Durumu
Ebû Ümâme radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim gazâya çıkmaz veya gazâya çıkan bir mücâhidi techiz etmez ya da cihada çıkan gazinin aile fertlerine hayırla muamele etmezse, Allah Teâlâ o kimseyi kıyamet gününden önce büyük bir belâya uğratır. ”
Ebû Dâvûd, Cihâd 17. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cihâd 5
Hadis: Mallarınızla, Canlarınızla ve Dillerinizle Cihad
Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad ediniz. “
Ebû Dâvûd, Cihâd 18. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd 2, 48
Hadis: Allah Yolunda İnfak Etmenin Fazileti
Ebu Mesud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir kimse yular takılmış bir dişi deveyi getirdi ve:
−Bu Allah yolunda sadakadır, dedi.
Buna mukabil Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Bu deveye karşılık sana kıyamet gününde hepsi de yularlı yedi yüz deve vardır!’ buyurdu.” (Müslim 1892/132)
Hadis: Cihaf Edeni, Malını Harcayanı Allah Rızıklandırır
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Altının kulu, gümüşün kulu ve elbisenin kulu helak olsun! Öyleleri verildiği zaman razı olur, verilmediği vakit kızar bunlar helak olsun, baş aşağı yuvarlansın! Ayağına diken batsa çıkaran bulunmasın! Müjdeler olsun şu kula ki, Allah yolunda cihad için atının gemini tutmuş, başı dağınık, ayakları tozlanmıştır. Eğer bu kula hudut bekleme (görevi verilir) ise en güzel şekilde hudut bekler. Eğer askerin gerisinde artçı vazifesi verilirse en güzel şekilde artçılık görevini yapar. Buna rağmen bu kul bir meclise girmek için izin istese izin verilmez! Bir mevzuda şefaat etse şefaati kabul edilmez!’ buyurdu.”(Buhari 2712, 2713)
Hadis: Anlatmakla da Cihad Ediniz
“Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin.” (Ebû Dâvud, Cihad 18; Nesâî, Cihad 1, 2, 48)
Hadis: Nefise Mücadele Cihaddır
“Gerçek mücâhid, nefsiyle cihad edendir.” (Tirmizî, Fezâilü’l-Cihad 2, hadis no: 1621) “Allah Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehidlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah onu şehidlik mertebesine ulaştırır.” (Müslim, İmâre 157; Nesâî, Cihad 36; İbn Mâce, Cihad 15)
Hadis: Cihad Edeni Allah Korur
Allah yolunda cihad ediniz. Çünkü Allah yolundaki cihad, Cennet kapılarından bir kapıdır ki, Allah onun sebebiyle (mücâhidi) hüzün ve kederden korur."
Ahmet Bin Hanbel
Hadis: Hidayete Sebep Olmak
(Allah'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakkın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, en kıymetli dünya malından, kırmızı develere sahip olmaktan daha iyidir.) [Buhari, Müslim]
Hadis: Kırmızı Develerden Daha Hayırlıdır
"Allah’a yemin ederim ki, senin sayende Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi senin için
ANLAŞILAN :
İslamda Cihad Nedir?
Cihat, cidal ve kıtal bir birine yakın gibi görünen kavramlardır fakat aralarında çok belirgin farklar vardır.
Kıtal de; savaşmak, katledip öldürmek vardır. Cidal; bir üstünlük kavgası, menfaat çekişmesi, galibiyet mücadelesidir.
Cihat ise “İslam için gayret etmek, çaba göstermek ” demektir.
Bu çaba gayret tabiki İslamda, Allah ve Resulü yolunda yani İslam yolunda yapılır. Tabiki ilim öğretmekde cihaddır lakin İslam için olmalıdır. Kafirin ilim öğretmesi cihad değildir.
Demek oluyor ki cihad savaş değildir. Ama cihad için canınla veya malınla mücadele edersin veya ikisini birden yapıp savaşırsın.
Demek ki Cihad ilan edip savaşmak, cihadı savaş yapmaz. Savaş cihadın bir kısmıdır. Kendisi değildir.
Demek ki cihad da Allah için olması onun rızasını esas alması ve bunu İslam uğruna yapması şarttır.
O zaman, cihat sadece kafirleri öldürüp, düşmanı yok etmek için yapılmaz.
Nefisleri cehennemden kurtarmak için de yapılır.
O zaman cihad sadece savaş zamanı da olmaz sulh ve barış zamanında da olur.
- İrşad; İslamiyeti anlatmak, iman şerefine kavuşmaları sağlamak ve müminlerin günah veya isyandan (küfür) kurtulmaları için, mesai harcama ve gayret etmektir. Kafire karşı ise İrşad da Cihad dır.
- Harpeden mü’minlere malî destek sağlamak cihat olduğu gibi, sulh zamanında bir kısım malını insanlık âleminin ebedî saadeti için harcamakda büyük bir cihattır.
- Harbe iştirak etmek, Allah yolunda savaşmakta cihattır.
- Talebe yetiştirmek, Vakıf - Dernek hizmeti vermekte cihaddır.
Yani İslam yolunda bir taşın bir yerden alınıp başka bir yere konması İslam için faydalı ise o dahi Cihattır…
Sonuç olarak Cihad Din uğruna mücadeledir…
Cihad, Cihad, Cihad
İrşad 🔊, İrşad 🔊, İrşad 🔊
Tebliğ, Tebliğ, Tebliğ
Cihada Canını, Malını Feda Etmek
Cihat ise “gayret etmek, çaba gösterme ve mücadele etme (tartışma, cedeleşme) ” veya din uğruna savaşma eş kökenli olarak da çabalama gayret etme manasına gelir.
Fakat, cihatta bir şart var ki onu cidal ve kıtal dan net biçimde ayırır; Bu farkda cihad' a “fisebilillah” yapılır, yani cihad sadece Allah için(İslam) yapılır; “Savaş ve cidal” ancak bu durumda “cihad” olurlar.
Demek oluyor ki cihad savaş değildir. Ama cihad ilan edip savaşmak Allah içindir.
Demek ki Cihad ilan edip savaşmak, cihadı savaş yapmaz. Savaş cihadın bir kısmıdır. Kendisi değildir.
Cihada canını feda edersin, cihad uğruna ölümüne çalışırsın.
Cihada malını feda edersin, Allah yolunda malını harcarsın.
Cihada canını ve malını ikisini birden feda edersin savaşırsın.
Cihada Canını Feda Etmek
Cihad eden bir zat islam uğrunda çaba gayret gösterir. Mücadelesini sürdürür ve bu uğurda öldürülürse hem şehit olur, hemde cihad uğruna canını feda etmiş olur.
Cihada Malını Feda Etmek
Cihad için yani Allah yolunda çalışırken cihad eden ihtiyaç sahibi kişilere yardımda bulunmak, cihad eden bir mücahidi giydirmek, yedirmek ve donatmakta cihada malını feda etmektir.
Cihada Canını ve Malını Feda Etmek, Savâşmak
Cihad için canını, malını feda etmek demek ancak cihad içşn savaşmak demektir.
Çünkü savaşta hem canını hem malını feda edersin. İkisini birden yaptığın savaştır.
İslamda Cihadın Fazileti/Sevabı
Cihad Eden Üstündür
Cihat eden cihat etmeyenden üstündür.
Cihada denk bir iş yoktur.
Cihadın Faziletinde Sırası
Önce Allah ve Resulune İman
Sonra Cihad
Sonra hacdır.
Cihad' ın Fazilette Sırası
-“Vaktinde kılınan namaz"
-“Ana babaya iyilik etmek”
-“Allah yolunda cihad etmek”
Cihadın Sorumluluğu
Cihat farz dır.
Cihad Hüzün ve Kederden Arındırır
Cihat edeni Allah korur, hüzün ve kederden arındırır.
Hidayete Erdirmenin Sevabı
"Allah’a yemin ederim ki, senin sayende Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi senin için, kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.” (Buhari 7/3468, Müslim 2406/34)
Cihad Edip Yahudi ve Hristiyanı Müslüman Etmenin Sevabı
“Kim hidayete çağrıda bulunursa, kendisine tabi olanların sevapları kadar ona sevap verilecek ve tabi olanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmeyecektir. Kim de dalalete davet ederse, kendisine tabi olanların günahları kadar günah ona verilecek ve tabi olanların günahlarından da hiçbir şey eksilmeyecektir.”
Cihad Eden Cennete Girer
Allah’ın sizi bağışlamasını ve cennete koymasını istemez misiniz? O halde Allah yolunda cihada çıkınız. Kim devenin sağılacağı kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, mutlaka cennete girer.
Cihad Eden Gündüz Oruç Tutan, Gece Namaz Kıkan Gibidir
Allah yolunda Cihad' a denk bir amel bulamazsın? Allah yolunda cihad eden kimsenin benzeri, gündüzleri oruç tutan, geceleri namaz kılan, Allah’ın âyetlerine hakkıyla itâat edendir.
Cihad Eden Cepheden Dönene Kadar Namaz, Oruca Hiç Ara Vermeyen Kişi Gibidir
Allah yolunda cihad eden kimse, cepheden dönünceye kadar, namaza ve oruca hiç bir şekilde ara vermeyen kimsenin benzeridir. ”
Cihad için Yapılan Bir Gün Yürüyüş Dünyadan ve Dünya Varlıklarından Hayırlıdır
Allah yolunda yapılan bir sabah ve akşam yürüyüşü, hiç şüphesiz dünyadan ve dünya varlıklarından daha hayırlıdır.
Bir gün ve bir gece hudut nöbeti tutmak, gündüzü oruçlu gecesi ibadetli geçirilen bir aydan daha hayırlıdır
Bir gün ve bir gece hudut nöbeti tutmak, gündüzü oruçlu gecesi ibadetli geçirilen bir aydan daha hayırlıdır.
Allah Teâlâ kendi yolunda cihada çıkan kimseye, onu sadece benim yolumda cihad, bana îman, benim resullerimi tasdîk yola çıkarmıştır, buyurarak kefil olur
Allah Teâlâ kendi yolunda cihada çıkan kimseye, onu sadece benim yolumda cihad, bana îman, benim resullerimi tasdîk yola çıkarmıştır, buyurarak kefil olur.
Cihad Edene Allah Cennete Koymaya Garanti Verir
Allah, o kimseyi şehid olursa cennete koymaya, gazi olursa manevî ecre ve dünyalık ganimete kavuşmuş olarak, evine döndürmeye kefil olmuştur.
Allah yolunda ayakları tozlanan bir kula cehennem ateşi dokunmaz.
Cihad Eden Şehit olursa Cennette Yarası Güzel Kokularla Gelir
Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda açılan bir yara, kıyamet gününde açıldığı gündeki şekliyle gelir: Rengi kan rengi, kokusu misk kokusudur.
Cihad Edene Yardım Edin
Muhammed’in canını kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, eğer müslümanlara zor gelmeseydi, Allah yolunda cihada çıkan hiçbir seriyyenin arkasında asla oturup kalmazdım. Fakat maddî güç bulamıyorum ki onları sevkedeyim, onlar da bu gücü bulamıyorlar. Benden ayrılıp geride kalmak ise onlara zor geliyor.
Cihad Edip Şehitliği Arzu Etmek
Muhammed’in canını elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda cihad edip öldürülmeyi, sonra cihad edip yine öldürülmeyi, sonra tekrar cihad edip tekrar öldürülmeyi çok arzu ederdim. ”
Cihad Edene Atdan Dolayı Sevap
Kim Allah’a gerçekten inanarak ve vadine gönülden bağlanarak O’ nun yolunda cihad etmek için at beslerse, o atın yediği, içtiği, gübresi ve bevli kıyamet gününde o kimsenin sevapları arasında olacaktır.
Cihad Ederken Atılan bir Ok Bile Köle Azad Etme Sevabıdır
Kim Allah yolunda bir ok atarsa, onun bu hareketi bir köleyi âzat etme sevabına denktir.
Allah Teâlâ bir ok sebebiyle üç kimseyi cennete koyar;
Hayır ve sevap umarak o oku yapan sanatkârı, bu oku Allah yolunda atanı, oku atana yardımcı olanı. Atıcılık ve binicilik öğreniniz. Atıcılık öğrenmeniz binicilik öğrenmenizden bana göre daha sevimlidir. Kim kendisine atıcılık öğretildikten sonra ondan yüz çevirirse, Allah’ın kendisine ihsan ettiği nimete karşı şükrünü terketmiş veya küfrân-ı nimet etmiş olur. ”
Savaşta Cihad Edenin Durumu
“İnsanların en hayırlı geçim yolu tutanlarından biri, Allah yolunda atının dizginine yapışıp, onun üzerinde âdeta uçan kimsedir.
Düşman geldiğine dair bir ses veya düşman üzerine hücum feryadı işittiğinde, düşmanın bulunması muhtemel yerlere atının üzerinde uçarcasına saldırıp, öldürmeyi ve ölmeyi göze alır.
Bir diğeri de, bir tepenin başında veya bir vadinin içinde koyuncuklarının arasında namazını kılan, zekâtını veren ve kendisine ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet eden kimsedir. İnsanlardan ancak bu şekilde yaşayan kimseler hayırdadır. ”
Seyahat Cihad İçin Yapılmalı
-“Şüphesiz ki ümmetimin seyahati Azîz ve Celîl olan Allah yolunda cihada çıkmaktır” buyurdu.
Cihad Edene Yardımdan Kaçınanın Durumu
“Kim gazâya çıkmaz veya gazâya çıkan bir mücâhidi techiz etmez ya da cihada çıkan gazinin aile fertlerine hayırla muamele etmezse, Allah Teâlâ o kimseyi kıyamet gününden önce büyük bir belâya uğratır. ”
Cihada Çıkmayanın Durumu
“Kim gazâya çıkmaz veya gazâya çıkan bir mücâhidi techiz etmez ya da cihada çıkan gazinin aile fertlerine hayırla muamele etmezse, Allah Teâlâ o kimseyi kıyamet gününden önce büyük bir belâya uğratır. ”
Cihad' da Savaş Edenin Duası
Cihat, savaşta düşmanla boğaz boğaza savaşırken yapılan dua kabul olunur.
Cihad Ederken Ölen Şehittir
Allah yolunda cihat ederkende, savaşırkende, ölen şehittir.
Kişi bu nöbet esnasında vazife başında iken ölürse, yapmakta olduğu işin ecri ve sevabı kıyamete kadar devam eder, şehid olarak rızkı da devam eder ve kabirdeki sorgu meleklerinden güven içinde olur.
Sizden biriniz karıncanın ısırmasından ne kadar acı duyarsa, şehit olan kimse de ölümden ancak o kadar acı duyar.
Şehitliği gönülden arzu eden bir kimse, şehit olmasa bile sevabına nâil olur.
Şehitler Cennette saraylardadır.
Cihad' ın Sorumluluğu
Cihad' ın sorumluluğu Kur'an-ı Kerim' de ve hadislerde açıkça belirtilmemiştir.
Hiç cihad edenle etmeyen bir olurmu, elbetteki cihad eden üstündür, ayetinde cihadın uygun görüldüğü ve yapılmasının tavsiye edildiği anlaşılmaktadır. Bunun islamda karşılığı müstehaptır.
Lakin savaş zamanı cihad ilan edilmişse Cihad için savaş Allah yolunda savaştır.
İslamı korumak içinde savaşmak farz olur. Nasıl ki savaştan kaçmak haramsa, Cihad için yapılan savaştan kaçmakta haramdır. Allah yolunda bir savaştan kaçılmaz.
İSLAMDA CİHATIN FARZ OLDUĞU HAKKINDA
Bakara Suresi 218. Ayet: Diyanet Meali:
İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Ali İmran Suresi 142. Ayet: Diyanet Meali:
Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
Nisa Suresi (95-96) Diyanet Meali:
Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah (mü'minlerin) hepsine de en güzel olanı (cenneti) va'detmiştir. Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Tevbe Suresi 19. Ayet: Diyanet Meali:
Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ın bakım ve onarımını, Allah'a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu doğru yola erdirmez.
Tevbe Suresi 9.73: Diyanet Meali
Ey peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir varış yeridir orası!
Tevbe Suresi 9.86: Diyanet Meali 'Allahʼa iman edin ve Resûlü ile birlikte cihat edin' diye bir sûre indirildiğinde, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve 'Bizi bırak da oturup kalanlarla birlikte olalım' dediler.
Tevbe Suresi 9.87: Diyanet Meali
Onlar geride kalan (kadın ve çocuk)larla birlikte olmaya razı oldular ve kalpleri mühürlendi. Artık onlar anlamazlar.
Maide Suresi 5.35: Diyanet Meali
Ey iman edenler! Allahʼa karşı gelmekten sakının, Oʼna yaklaşmaya vesile arayın ve Oʼnun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.
KONU HAKKINDA HADİSLER
Hadis: CİHAT Edenlerin Fazileti
Ebû Hüreyre radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbından bir kişi, içinde tatlı su gözesi bulunan bir dağ yolundan geçmişti. Burası çok hoşuna gitti ve:
-Keşke insanlardan ayrılıp şu dağ kısığında otursam. Ama Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den izin almadan bunu asla yapmam, dedi. Sonra arzusunu Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e anlattı. Peygamberimiz:
-“Böyle bir şey yapma. Çünkü sizden birinizin Allah yolunda çalışıp gayret sarfetmesi, evinde oturup yetmiş sene namaz kılmasından daha faziletlidir. Allah’ın sizi bağışlamasını ve cennete koymasını istemez misiniz? O halde Allah yolunda cihada çıkınız. Kim devenin sağılacağı kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, mutlaka cennete girer” buyurdu.
Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 17
ANLAŞILAN :
Allah yolunda cihat edenler Allah' ın rahmetini umsunlar. Allah elbette çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Mü'minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar.
Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır.
Ama mücahitleri büyük bir mükâfat ile kendi katından dereceler, bağışlanma ve rahmet ile cihattan geri kalanlara üstün kılmıştır.
Sizden birinizin Allah yolunda çalışıp gayret sarfetmesi, evinde oturup yetmiş sene namaz kılmasından daha faziletlidir. Allah’ın sizi bağışlamasını ve cennete koymasını istemez misiniz? O halde Allah yolunda cihada çıkınız.
Kim devenin sağılacağı kadar bir süre Allah yolunda cihad ederse, mutlaka cennete girer.
CİHAT farz-ı kifaye' dir fakat, İslâm için savaşta kâfirlere karşı yapılacaksa farz-ı ayn olur.
Lakin Allah yolunda CİHAT etmek savaşmadan olmayacaksa o zaman İslamı, Müslüman devleti korumak için CİHATIN canlarımızla ve mallarınıza kısmını yapmak savaşmakta vardır.
Hadiste CİHAT 70 sene namaz kılmaktan hayırlıdır, diyor. Demek ki CİHAT çok çok faziletli ve sevaptır.
Hidayet Nedir? Kimler Hidayettedir? Hidayete kim ulaştırır? Şeytan hidayete çağırır mı? Hidayet ayetlerine yanlış meal verildiği ve insanların yanlış yönlendirildiği iddialarına ne dersiniz? Bu ayetleri tek tek açıklar mısınız?
Hidayet; Hakkı hak, batılı batıl olarak görüp doğru yola girmek, doğru yola iletmek, dalâletten ve batıl yoldan uzaklaşmak, iman etmek, Müslüman olmak, yol gösterici, Kur’an, tevhid gibi anlamlara gelir.
Hidayet, doğru yolu gösterme, Allahü teâlânın razı olduğu yolda bulunma, cenab-ı Hakkın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsan etmesi ve kulun rızasını kendi kaza ve kaderine tâbi eylemesi demektir. İhtidanın manası da hidayete erme demektir, yani Müslüman olma, din olarak İslamiyet'i seçme.
Hidayette olup olmadığımız, Kur’an ve sünnet çizgisinde olup olmadığımızla ilgilidir. İslam’ın bu iki temel kaynağına uygun bir çizgide olanlar hidayette, bu çizginin dışında olanlar ise dalalettedir. Hidayetin iman ve amel olmak üzere iki boyutu vardır.
Yoldan çıkmak, yoldan sapmak, yanlış yola sapmak manasına gelen dalalet İslam literatüründe farklılık arz eder. İslam’ın bu iki temel kaynağının öngördüğü iman boyutundan mahrum olanın dalaleti küfür, amel boyutu olmayanın dalaleti ise fasıklık olarak adlandırılır.
Ehl-i sünnet alimlerinin ittifakıyla iman ve amel çizgisinin manevî pusulası olan HİDAYET de, doğru yol rotasını şaşırmak anlamına gelen DALALET de Allah’ın yaratmasıyla meydana gelir.
Bakara Suresi 272. Ayet: “(Resulum!) Onları hidayete / hak yola getirmek senin görevin değil, lâkin Allah dilediğini hidayete / doğru yola getirir.”
Rad Suresi 31. Ayet: “Bu müminler hâlâ öğrenmediler mi ki Allah dileseydi bütün insanları hidâyet eder, doğru yola koyardı.”
Fatır Suresi 8. Ayet: “Hiç kötü işleri kendisine güzel görünen kimse, iyilik edip dürüst işler işleyen kimse gibi olur mu? Allah dilediğini dalalete / sapıklığa, dilediğini hidayete / doğru yola iletir. O halde o insanlardan ötürü üzülüp kendini mahvetme! Çünkü Allah onların bütün yaptıklarını bilir.”
Yunus Suresi 99-100. Ayet: “Eğer Senin Rabbin dileseydi, dünyada ne kadar insan varsa hepsi imana gelirdi. (Ama bunu irade etmedi). Şimdi sen mi, imana gelsinler diye insanları zorlayacaksın? Allah’ın izni olmadıkça hiç bir kimsenin iman etmesi mümkün değildir.”
Kasas Suresi 56. Ayet: “(Resulüm!) Sen dilediğin kimseyi hidayete / doğru yola eriştiremezsin, lâkin ancak Allah dilediğini hidayete / doğruya ulaştırır.”
Kehf Suresi 29. Ayet: “De ki: “İşte Rabbiniz tarafından gerçek geldi. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.”
Araf Suresi 16-17. Ayet: “(Şeytan) Öyle ise” dedi, “Sen beni azgınlığa mahkûm ettiğin için, ben de onları gözetlemek üzere Senin doğru yolunun üzerinde pusu kurup oturacağım. Sonra onların gâh önlerinden, gâh arkalarından, gâh sağlarından, gâh sollarından sokulacağım, vesvese verip pusu kuracağım, Sen de onların ekserisini şükreden kullar bulmayacaksın.”
Ahzab Suresi 72. Ayet: "Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ettik (sunduk, teklif ettik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir."
Hidayete Erdirmenin Sevabı
Ali İmran Suresi 104. Ayet: Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.
Hadis: Hidayete Erdirmenin Sevabı
“Kim hidayete çağrıda bulunursa, kendisine tabi olanların sevapları kadar ona sevap verilecek ve tabi olanların sevaplarından da hiçbir şey eksilmeyecektir. Kim de dalalete davet ederse, kendisine tabi olanların günahları kadar günah ona verilecek ve tabi olanların günahlarından da hiçbir şey eksilmeyecektir.” (İbn Mâce, Sünnet 14)
Hadis: Hidayete Erdirmek Kırmızı Deveden Daha Hayırlıdır
Allah'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hakkın senin aracılığınla bir tek kişiyi hidayete kavuşturması, en kıymetli dünya malından, kırmızı develere sahip olmaktan daha iyidir. [Buhari, Müslim]
Hadis: Hidayet İsteyin
Allahü teâlâ buyurdu ki: Ey kullarım! Benim hidayet ettiklerim hariç, hepiniz yanlış yoldasınız. Benden hidayet isteyiniz ki, sizi doğru yola eriştireyim.) [Müslim]
Hadis: Üç Kişinin Mükafatı İki Kattır
"Üç kimseye mukafaatı iki kat olarak verilecektir. Bunlardan biri, cariyesi bulunan bir adamdır. Cariyesini güzelce eğitir, terbiye eder sonra da onu azad edip onunla evlenir. İşte bunun için ona iki kat mukâfaat vardır.
Bunlardan diğeri, kitab ehlinin iman edenidir. Bu kimse daha önce de mumin olduğu halde sonra da Rasuhıllah'a iman etmiştir. İşte bunun için ona iki kat mukâfaat vardır.
Bunlardan bir diğeri ise, üzerinde bulunan Allah'ın hakkını yerine getiren hem de efendisine karşı samimi olan köledir. İşte buna da iki kat mukâfaat vardır"
(Buhari, K. cl-Cihad, bab: 145)
Hadis: Hidayete Ermenin Mükafatı
"İki ehli kitabtan (Yahudi ve Hıristiyanlardan) kim müslüman olursa onun için iki kat mukafaat vardır. Bizim ne hakkımız varsa onun da o hakkı vardır. Bizim ne yükümlülüğümüz varsa onun da o yükümlülüğü vardır. Muşriklerden kim müslüman olursa ona mukâfaatı verilecektir. Bizim ne hakkımız varsa onun da o hakkı vardır, bizim ne yükümlülüğümüz varsa onun da o yükümlülüğü vardır."
(Ahmed b. Hanbel, Musned C. 5, S. 259)
Hadis: Hidayete Vesile Olanlardan Eyle
(Ya Rabbi, bizi hidâyetten sonra, başkalarının hidayetine vesile olanlardan eyle.) [Buhari]
Hadis: Hidayetin Mükafatı
Senin vasıtanla Allah’ın bir kişiye hidâyet vermesi, senin için üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.) [Taberânî]
Hadis: Hidayete Vesile olan Cennetliktir
(Bir insanın hidayetine sebep olan [Onu ehli sünnet yapan] muhakkak cennete girer.) [Buhari]
İLMİN YAYILMASI TEFSİRİ
İLMİN YAYILMASI HAKKINDA AYETLER
Mücadele Suresi 11. Ayet: Allah iman edenleri yüceltir; kendilerine ilim verilmiş müminleri ise, [cennette] kat kat derecelerle yükseltir.
Zümer Suresi 9. Ayet: De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir.
İLMİN YAYILMASI HAKKINDA HADİSLER
Hadis: İlim Yoluna Giren Cennete Girer
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Muhakkak melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile âlim kişiye Allah’tan mağfiret dilerler. Âlimin âbide karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler altın ve gümüşü miras bırakmazlar; sadece ilmi miras bırakırlar. O mirası alan kimse, bol nasip ve kısmet almış olur.” [Ebû Dâvûd, İlim 1]
Hadis: İslam' ı Öğreten Yüzü Nurlansın
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve korur.” [Tirmizî, İlim 7]
Hadis: İlim Gizlemenin Cezası
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimseye bildiği bir konu sorulduğunda cevap vermezse, kıyamet gününde ağzına ateşten bir gem vurulur.” [Tirmizî, İlim 3]
El Hasıl: Burada, bir kimsenin bildiği halde cevap vermeyerek başkalarından esirgediğinden bahsedilen ve kıyamet gününde de kişinin ağzına gem vurulmasına sebep olan ilmin, herkes için bilinip öğrenilmesi zarûrî sayılan bilgiler olduğu kabul edilir. Bu bilgiler, genel anlamda ilmihal bilgileri diye anılan, itikadımızın, ibâdetlerimizin ve yaşadığımız hayatla ilgili diğer muamele ve ilişkilerimizin Allah katında makbul olması için ne yapmamız, nasıl hareket etmemiz gerektiğini öğreten bilgilerdir. Çünkü esirgenmesi câiz olmayan ve herkes için lüzumlu olan ilim budur. Kâfire İslâm’ı anlatmak, müslümana ibadetleri öğretmek, nelerin helâl nelerin haram olduğunu bilmek, bilmeyenin sorması halinde bunları cevaplandırmak zorunlu olup bu yöndeki bilgileri başkalarından esirgemek câiz olmaz. Gizlenilmemesi gereken bilgi gizlenir, insanlardan esirgenirse, ilmin yüksek gaye ve hedeflerinden uzaklaşılmış olur. Bunları gizleyen kimsenin ağzına kıyâmet gününde bir gem vurulur ve o, ilmi gizlemenin cezasını böylece çeker. Ağza gem vurulmasının sebebi, ilmin yayılmasına onun engel olması sebebiyledir. [Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
İlmi Doğru Kişilerden Öğreniniz
Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
“Şüphesiz bu ilim din ilmidir. Öyle ise dininizi kimden öğrendiğinize iyi bakın.”
Hadis: İlmin Yayılması
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.”
Müslim, Vasiyyet 14. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâya 14; Tirmizî, Ahkâm 36; Nesâî, Vasâyâ 8
ANLAŞILAN :
İslamI ÖĞrenmek Farz, ÖĞrenmemek CAHİLLİK, CAHİLLİK İSE HaramdIr.
İlmin Yayılması
İslamda ilim diye kastedilen her türlü bilgi, bilgeliktir.
Öğretmenlik, Mühendislikte bir bilim olsada ilim bilimi kapsar.
İlim öğrenmekte, öğretmekte sevaptır.
Lakin İslam ilmini öğrenmek sevapken, öğretmek irşaddır, cihad sevabıdır.
İslamda bir bilgiyi ilk kim bulduysa onundur. Başkaları o bilgiyi kullanmak için ilim sahibinden izin almazsa hırsızlık olur.
Ayrıca İslam dinine göre, İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.”
Yani İlmi yayılıyorsa sevap yazılmaya devam eder demektir.
Senin ilmin müridlerine yayılır. Müridlerinin ilmide müridlerine yayılır. Onlarda başkalarına yayar böylece sana hepsinden ilmin yayıldıpı için sevap yazılır.
Ama müridinin ilmide müridlerine ve diğerlerine yayıldığı için o da ilmin yayılası sevabını ilmi yayıldığı kadar alır. Herkes ilminin yayılması kadar sevap alır.
Eğer sen bir tefsiri, Fıkıh kitabını kendi araştırarak, amel ederek kendin tefsir ederek yazmışsan o senin fıkhın, senin ilmindir. Başkası sahip çıkamaz, çünkü başkası sana düşünce aktarmakla sadece sevap kazanır, ilmi yayılmış olur. Senin Tefsirinde bir söz hakkı yoktur. Eğer isterse kendiside kendi tefsirini yapabilir.
Düşünce aktaran sadece yardım etmiştir. O kadar başkada hakkı yoktur.
Allah kimsenin gözünü hırsla bürümesin inşallah...
İlim Öğreten ile Öğretmeyenin Durumu
İlim öğretmek herkese fayda veren baharsa, umursamamak kıştır.
İlim Tahsil Ederken Ölen Peygamberlerle Beraberdir
Bir kimse İslâm’ı ihyâ edip yaşatmak için ilim tahsil ederken ölürse, onunla peygamberler arasında sadece bir derece vardır
İslam' ı Öğreten Yüzü Nurlansın
Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve korur.
İlim Gizlemenin Cezası
Bir kimseye bildiği bir konu sorulduğunda cevap vermezse, kıyamet gününde ağzına ateşten bir gem vurulur.
İLİM ÖĞRENMEK FARZ, ÖĞRENMEMEK CAHİLLİK, CAHİLLİK İSE HARAMDIR
Hafız Kelime Kökeni
~ Ar ḥāfiẓ حافظ [#ḥfẓ fa.] a.a. < Ar ḥafaẓa حفظ korudu, sakladı → hıfz
Cahil Kelime Kökeni
~ Ar cāhil جاهل [#chl fa.] bilmeyen < Ar cahila جهل bilmedi → cehalet
Gaflet Kelime Kökeni
~ Ar ġafla ͭ غفلة [#ġfl msd.] aymama, habersiz olma, boş bulunma < Ar ġafala غفل aymadı, fark etmedi
Hafızlık
Arapça’da “korumak, ezberlemek” mânasındaki hıfz kökünden türemiş bir sıfat olan hâfız (çoğulu huffâz) sözlükte “koruyan, ezberleyen” anlamına gelip Kur’an’ın tamamını ezberleyene hâfız denilmiştir.
Hâfız kelimesi, Kur’ân-ı Kerîm’de sözlük anlamında birçok âyette yer almakta (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ḥfẓ” md.), üç âyette Allah’ın sıfatı olarak geçmektedir (Yûsuf 12/64; el-Hicr 15/9; el-Enbiyâ 21/82). Hz. Peygamber, hâfızları Abese sûresinde sözü edilen (80/15-16) “sefere-i kirâm”a benzetmiş ve hâfızların cennette onlarla beraber olacağını müjdelemiştir (Müsned, VI, 110; Dârimî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 11; Buhârî, “Tefsîr”, 80/1; Tirmizî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 13).
Cahillik
Cehâlet veya cehl sözlükte “bilmemek” anlamına gelir. Bu iki kavramın fıkıh terimi olarak kullanılışında ise genellikle şu farklılık göze çarpar: Cehl kişinin inanç, söz veya davranışları konusundaki bilgisizliğini, cehâlet ise kendi dışında kalan durumlara ilişkin bilinmezliği ifade eder.
Bir başka ifadeyle cehl insanın, cehâlet varlık ve olayların vasfı olarak kullanılır. Meselâ yeni müslüman olan bir kimsenin, namaz kılarken konuşmanın namazı bozacağını bilmemesi cehl terimiyle, akid sırasında kiralanan evin özelliklerinin kiracı tarafından bilinmemesi cehâlet terimiyle ifade edilir. Bununla birlikte bazan bu iki terimin birbirinin yerine kullanıldığı da görülür. Öte yandan fıkıh eserlerinde yer yer cehl, rızâ ve iradenin bulunmadığını ifade etmek üzere “hata” ve “galat” kavramlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Esasen cehl, bilinebilecek bir durum hakkındaki bilgisizlik, hata (galat) ise bir şeyi olduğundan başka türlü bilmek veya yanlış tasavvur etmek anlamındadır (galat ile hata arasındaki fark için bk. HATA). Bunlardan birincisi “el-cehlü’l-basît”, ikincisi “el-cehlü’l-mürekkeb” diye anılır. Buna göre hata cehlin bir türünü oluşturmaktadır.
Kaynak: Tdv İslam Ansiklopedisi
KONU İLE İLGİLİ AYETLER
Zariyat Suresi 51(10-11). Ayet: Diyanet Meali:
Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve "Muhammed şairdir, delidir" diyen) yalancılar kahrolsun!
Bakara Suresi 2.67. Ayet: Diyanet Meali:
Hani Mûsâ kavmine, "Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, "Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, "Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" demişti.
Maide Suresi 5.50. Ayet: Diyanet Meali:
Onlar hâlâ cahiliye devrinin hükmünü mü istiyorlar? Kesin olarak inanacak bir toplum için, kimin hükmü Allah'ınkinden daha güzeldir?
Araf Suresi 7.199. Ayet: Diyanet Meali:
Sen af yolunu tut, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.
KONU İLE İLGİLİ HADİSLER
Hadis: İlim Öğrenmek Farzdır
Enes Bin Malik Radiyallahu Anh'dan rivayet edilmiştir;
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17)
Hadis: Cahillik Haramdır
Dinini öğrenmemek cahilliktir. Cahillik ise haramdır. (Hasen Sahih) (Sünen)
ANLAŞILAN :
Hafızlık islam ilmine sahip olmak demektir.
Cahillik bilgisizlik, bilmeden konuşmaktır.
İslam ilmini ve ilimleri öğrenmek her insan ve cine farzdır. Öğrenmemek ise cahilliktir. Cahillik ise haramdır. Cahiller gaflet uykusundadır.
Biz İslamı bilmezsek bilmeden cahilce günah işleriz. İslamda dinini öğrenmek farzdır, bilmemekte mazeret değildir. Bu nedenle İslamı bilmeli ve ona göre yaşamalıyız.
İLİM ÖĞRENME VE ÖĞRETME TEFSİRİ
İSLAMDA İLİM ÖĞRENMEK FARZ
Mücadele Suresi 11. Ayet: Allah iman edenleri yüceltir; kendilerine ilim verilmiş müminleri ise, [cennette] kat kat derecelerle yükseltir.
Zümer Suresi 9. Ayet: De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir.
Hadis: İlimin (İslam Bilgisi) Cennete Götürmesi
İlim yolunu tutana, Allahü teâlâ Cennet yolunu açar.) [Tirmizi]
Hadis: Allah(c.c.)' tan Başkasına İbadetin Cahillik
De ki: "Ey cahiller, bana Allah'ın dışında bir başkasına mı kulluk etmemi emrediyorsunuz?" (39/64)
Hadis: İlmin Azalması ve Cahillik Kıyamet Alameti
Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Size bir hadis söyleyeyim, onu benden sonra kimse tahdis edemez!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İlmin azalması ve cehaletin ortaya çıkması kıyametin alametlerindendir!’ buyurdu.” Buhari 239, 240
1. İLİM neye benzer?
Hadis: İlim Öğreten ile Öğretmeyenin Durumu
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidâyet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak ve kaygan arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir. İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile, buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir.” [Buhârî, İlim 20]
2. İLİM öğrenmek herkese farzdır
Hadis: İlim Öğrenmek Farzdır
Enes Bin Malik Radiyallahu Anh'dan rivayet edilmiştir;
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17)
3. İLİM öğrenen Allah yolundadır
Hadis: İlim Öğrenmenin Fazileti
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.” [Tirmizî, İlim 2]
4. İLİM öğrenenden melekler hoşnut olur
Hadis: Melekler İlim Öğrenene Yardım Ederler
Zirr İbni Hubeyş şöyle dedi;
Mestler üzerine nasıl mesh edileceğini sormak üzere Safvân İbni Assâl radıyallahu anh’ın yanına gitmiştim. Bana:
– Zirr! Niçin geldin? diye sordu. Ben de:
– İlim öğrenmek için, deyince şunları söyledi:
– Melekler, ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler. Ben de:
– Büyük ve küçük abdestten sonra mestler üzerine nasıl mesh edileceği kafamı kurcaladı. Sen de Hz. Peygamber’in ashâbından olduğun için, onun bu konuda bir şey söylediğini duydun mu diye sormaya geldim, dedim. Safvân:
– Evet, duydum. Resûl-i Ekrem seferde bulunduğumuz zaman mestleri üç gün üç gece çıkarmamayı, büyük ve küçük abdest bozduktan, uyuduktan sonra bile mestlere meshetmeyi, ancak cünüp olunca mestleri çıkarmayı emrederdi, dedi.
– Onun sevgiye dair bir şey söylediğini duydun mu? diye sordum.
– Evet, duydum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile bir sefere çıkmıştık. Biz onun yanındayken bir bedevî kaba sesiyle:
– Muhammed! diye bağırdı.
Hz. Peygamber de onun sesine yakın bir sesle:
– “Gel bakalım”, dedi.
Bedevîye dönerek:
– Yazıklar olsun sana! Hz. Peygamber’in huzurunda bulunuyorsun. Kıs sesini! Yüksek sesle bağırmanı Allah yasakladı, dedim.
Bedevî:
– Vallahi sesimi kısmam, dedi ve Resûl-i Ekrem’e: Birilerini seven, ama onlarla beraber olacak kadar iyiliği bulunmayan kimse hakkında ne dersin? diye sordu.
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
– “Bir kimse, kıyamet gününde, sevdikleriyle beraberdir.”
Safvân İbni Assâl sözüne devamla dedi ki:
– Hz. Peygamber bu konuda uzun uzun konuştu. Hatta bir ara batı taraflarında bulunan bir kapıdan bahsetti. “Kapı yaya yürüyüşüyle kırk yıl veya yetmiş yıl (yahut râvinin hatırladığına göre süvari gidişiyle kırk veya yetmiş yıl) genişliğindedir”, buyurdu.
Şamlı muhaddislerden Süfyân İbni Uyeyne şöyle dedi:
– Allah gökleri ve yeri yarattığı gün, bu kapıyı tövbe için açık olarak yaratmıştır. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır.
[Tirmizî, Daavât 98]
*“Güneş battığı yerden doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır” ifadesiyle, kıyamet kopana kadar insanların tövbe edebileceği anlatılmak istenmiştir. Bu bir müjdedir. Allah Teâlâ’nın kullarına olan sevgi ve merhametinin sonsuzluğunu göstermektedir. [Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
5. İLİM öğrenene bakanı Allah rızıklandırır
Hadis: İlim Öğrenenin Bakanı Rızıklanır
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri (ilim öğrenmek için) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelir, diğeri de (geçimlerini temin için) çalışırdı. (Bir gün) çalışan kardeş, ötekini Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyet etti. Peygamber aleyhisselâm da:
“Belki de sen, onun yüzünden iş buluyor, rızıklandırılıyorsun” [Tirmizî, Zühd 33]
6. İLİM PEYGAMBERLERİN mirasıdır
Hadis: İlim Yoluna Giren Cennete Girer
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Muhakkak melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile âlim kişiye Allah’tan mağfiret dilerler. Âlimin âbide karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler altın ve gümüşü miras bırakmazlar; sadece ilmi miras bırakırlar. O mirası alan kimse, bol nasip ve kısmet almış olur.” [Ebû Dâvûd, İlim 1]
7. İLİM TAHSİL edene Cennet yolu kolaylaşır
Hadis: İlim Cennet Yoludur
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.” [Müslim, Zikr 39]
8. İlim TAHSİL ederken ölen KİŞİ
Hadis: İlim Tahsil Ederken Ölen Peygamberlerle Beraberdir
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimse İslâm’ı ihyâ edip yaşatmak için ilim tahsil ederken ölürse, onunla peygamberler arasında sadece bir derece vardır” [Dârimî, Mukaddime 32]
9. İLİM verilen ve VERİLMEYEN KİMSELERİN durumu
Hadis: İlim Tahsil Eden İle Cahilin Durumu
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Haklarında yeminle söz söyleyebileceğim üç haslet vardır; iyi belleyiniz!
Sadaka vermekle kulun malı eksilmez.
Uğradığı haksızlığa sabredenin Allah şerefini arttırır.
Dilenme kapısını açan kimseye Allah, fakirlik kapısını açar. (Veya buna benzer bir cümle söyledi).
“Yine size bir söz daha söyleyeceğim, onu da iyi belleyiniz” dedi ve şöyle buyurdu:
“Dünyada dört kısım insan vardır:
(Birincisi) Allah’ın kendisine mal ve ilim verdiği kimsedir. Bu kişi Allah’a karşı saygılı davranır, hısımlarını görüp gözetir, o maldaki Allah’ın hakkını yerine getirir. Bu, en üst derecedir.
(İkincisi), Allah’ın kendisine ilim verip mal vermediği iyi niyetli kimsedir. O, iyi niyetle, “Eğer malım olsaydı ben de falan adam gibi davranırdım” der. Bu, iyi niyetinin karşılığını görür. İkisinin sevabı eşittir.
(Üçüncüsü), Allah’ın mal verip ilim vermediği kimsedir. O bilgisizliği yüzünden malını gelişi güzel harcar, Allah’a karşı sorumlu davranmaz, hısımlarını görüp gözetmez, o malda Allah’ın hakkı olduğunu idrak etmez. Böylesi kişi, en kötü durumdadır.
(Dördüncüsü), Allah’ın ne mal ne de ilim verdiği kimsedir. Bu kişi der ki, “Eğer malım olsaydı, ben de falan gibi yer-içerdim”. Bu da niyetinin karşılığını görür. Binaenaleyh bu iki kişinin vebâli eşittir.” [Tirmizî, Zühd 17]
10. İLMİ dünyalık elde etmek İÇİN öğrenen KİŞİ
Hadis: Nefsi İçin İlim Öğrenen Cehenneme Gider
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Azîz ve celîl olan Allah’ ın hoşnudluğunu kazanmaya yarayan bir ilmi, sırf dünyalık elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet günü cennetin kokusunu bile alamaz.” [Ebû Dâvûd, İlim 12]
Hadis: İlmi Cihat İçin Öğreniniz
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Alimlere karşı böbürlenmek veya cahillerle münakaşa etmek veyahut halkın teveccühünü kendinize çevirmek için ilim öğrenmeyiniz. Kim böyle yaparsa. o kimse ateştedir.” [İbni Mace, 259]
Hadis: Övgü İçin İlim Öğrenenin Durumu
“Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak:
– Peki, bunlara karşılık ne yaptın? buyurur.
– Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim, diye cevap verir.
– Yalan söylüyorsun. Sen, “babayiğit adam” desinler diye savaştın, o da denildi, buyurur. Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır. Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da:
– Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın? diye sorar.
– İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızân için Kur’an okudum, cevabını verir.
– Yalan söylüyorsun. Sen “âlim” desinler diye ilim öğrendin, “ne güzel okuyor” desinler diye Kur’an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi, buyurur. Sonra emrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır.
(Daha sonra) Allah’ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder.
– Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın? buyurur.
– Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım, der.
– Yalan söylüyorsun. Halbuki sen, bütün yaptıklarını “ne cömert adam” desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi, buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.”
[Müslim, İmâre 152]
11. İlmİyle amel etmeyen KİŞİ
Bakara Sûresi, 44. Ayet: “Kitabı okumakta olduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi nasıl unutursunuz? Artık aklınızı başınıza almayacak mısınız.?”
12. ALİME gıpta edİlebİlİr
Hadis: İlim ile Gıta Edilir
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir:
Allah’ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse;
Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.”
[Buhârî, İlim 15, Zekât 5]
13. Ancak alİmler Allah' tan hakkıyla korkar
Fâtır Sûresi, 28. Ayet: “Allah’tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar.”
14. Alİmler emr-İ bİl maruf yapmalıdır
Hadis: Ma’ruf’u emir ve münkerden nehiy vazifesi, müslümanlar üzerine bir farzdır. Bunun farziyeti Kitab ve Sünnet’le sabittir. Aynı zamanda bu farz, İslâm’ın en büyük farzlarından biri ve dinin temelidir. İslâm nizamı bu sayede kemâle erer ve yücelir. Şu kadar var ki, bu vazifeyi yerine getirecek bir grup teşekkülü farz-ı kifâyedir. İslâm ümmeti, bu görevi yerine getirecek bir cemaat yetiştirmek mecburiyetindedir. Bu yerine getirilmediği takdirde, bütün ümmet mes’uliyetten kurtulamaz.
Ma’ruf’u emir ve münkerden nehiy vazifesini yerine getirecek olanlar, öncelikle İslâm’ı iyi bilen âlimlerdir. O halde, ümmetin her sahada âlimler yetiştirmesi gerekir. [Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
15. İLİM sahİbİ BİLDİĞİNİ anlatmakla yükümlüdür
Hadis: İslam' ı Öğreten Yüzü Nurlansın
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve korur.” [Tirmizî, İlim 7]
Hadis: İlim Gizlemenin Cezası
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir kimseye bildiği bir konu sorulduğunda cevap vermezse, kıyamet gününde ağzına ateşten bir gem vurulur.” [Tirmizî, İlim 3]
El Hasıl: Burada, bir kimsenin bildiği halde cevap vermeyerek başkalarından esirgediğinden bahsedilen ve kıyamet gününde de kişinin ağzına gem vurulmasına sebep olan ilmin, herkes için bilinip öğrenilmesi zarûrî sayılan bilgiler olduğu kabul edilir. Bu bilgiler, genel anlamda ilmihal bilgileri diye anılan, itikadımızın, ibâdetlerimizin ve yaşadığımız hayatla ilgili diğer muamele ve ilişkilerimizin Allah katında makbul olması için ne yapmamız, nasıl hareket etmemiz gerektiğini öğreten bilgilerdir. Çünkü esirgenmesi câiz olmayan ve herkes için lüzumlu olan ilim budur. Kâfire İslâm’ı anlatmak, müslümana ibadetleri öğretmek, nelerin helâl nelerin haram olduğunu bilmek, bilmeyenin sorması halinde bunları cevaplandırmak zorunlu olup bu yöndeki bilgileri başkalarından esirgemek câiz olmaz. Gizlenilmemesi gereken bilgi gizlenir, insanlardan esirgenirse, ilmin yüksek gaye ve hedeflerinden uzaklaşılmış olur. Bunları gizleyen kimsenin ağzına kıyâmet gününde bir gem vurulur ve o, ilmi gizlemenin cezasını böylece çeker. Ağza gem vurulmasının sebebi, ilmin yayılmasına onun engel olması sebebiyledir. [Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
16. İSLAM İLMİNİ ANCAK DOĞRU KİŞİLERDEN ÖĞRENİNİZ
Ebû Hüreyre (r.a.) rivayet ediyor:
“Şüphesiz bu ilim din ilmidir. Öyle ise dininizi kimden öğrendiğinize iyi bakın.”
İSLAM' DA CEHALET (CAHİLLİK)
Cahil: Arapça 'chl' kökünden gelen cāhil جاهل "bilmeyen" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça cahila جهل "bilmedi (bilgisiz kalmak)" fiilinin failidir. Daha fazla bilgi için cehalet maddesine bakınız.
Dinimize göre ise; cahillik dinini öğrenmemektir. Cahillik ise dinimizde haramdır.
Bakara Suresi 206. Ayet: Ona "Allah'tan kork" denildiği zaman, gururu (kibir) onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır!
Zümer Suresi 64. Ayet: De ki: "Ey cahiller! Siz bana Allah' tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?"
Hucuret Suresi 6. Ayet: Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.
Nahl Suresi 119. Ayet: Sonra, şüphesiz ki Rabbin; cahillik sebebiyle kötülük yapan, sonra bunun ardından tövbe eden ve durumunu düzeltenlerden yanadır. Şüphesiz Rabbin bundan sonra da elbette çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Hadis: Cahillik Haramdır
Dinini öğrenmemek cahilliktir. Cahillik ise haramdır. (Hasen Sahih) (Sünen)
Hadis: Allah' ın En Güzel Lütfu Akıl
Muhammed b. Müslim, Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)’ın şöyle dediğini bildirdi:
«Allah, aklı yaratınca onu konuşturdu, ardından ona: "Beri gel." dedi, akıl beri geldi. Sonra: "Geri git." dedi, akıl geri gitti. Sonra şöyle buyurdu: İzzetim ve celâlim hakkı için senden daha sevimli bir şey yaratmış değilim. Senin eksiksiz, olgun halini ancak sevdiğim kimselere bahşederim. Sadece sana emreder, yalnız sana yasaklarımı yöneltir, sırf seni cezalandırır ve yalnızca seni ödüllendiririm.» (Hasen Sahih)
Hadis: Kişinin Düşmanı Cehalettir
Hasan b. el-Cehm şöyle rivayet eder: İmam Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)’ dan şunları dinledim:
«Her kişinin dostu aklıdır; düşmanı da cehaletidir.» (Hasen Sahih)
Hadis: İnsan Aklı Yaptıpından Sorumlu Tutulacaktır
Sekunî, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet eder:
«Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu ki: «Tavırları güzel ve sempatik bir adamdan(erkekten) size bir haber gelirse, siz asıl onun aklının güzelliğine bakınız; çünkü bu insan aklının düzeyine göre yapıp ettiklerinin karşılığını görecektir.»
Hadis: Cehaletin Yoksulluk, Aklın Faydalı Olması
Serri b. Halid, Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan şöyle rivayet etmişlerdir:
«Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: «Ey Ali! Cehaletten daha çetin bir yoksulluk ve akıldan daha faydalı bir mal yoktur.»
ANLAŞILAN :
İslamI ÖĞrenmek Farz, ÖĞrenmemek CAHİLLİK, CAHİLLİK İSE HaramdIr.
İlim Öğreten ile Öğretmeyenin Durumu
İlim öğretmek herkese fayda veren baharsa, umursamamak kıştır.
İlim Öğrenmenin Fazileti
İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.
Melekler İlim Öğrenene Yardım Ederler
Melekler, ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler.
İlim Öğrenenin Bakanı Rızıklanır
“Belki de sen, onun yüzünden iş buluyor, rızıklandırılıyorsun”
İlim Yoluna Giren Cennete Girer
“Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Muhakkak melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile âlim kişiye Allah’tan mağfiret dilerler. Âlimin âbide karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir.
İlim Tahsil Ederken Ölen Peygamberlerle Beraberdir
Bir kimse İslâm’ı ihyâ edip yaşatmak için ilim tahsil ederken ölürse, onunla peygamberler arasında sadece bir derece vardır
Nefsi İçin İlim Öğrenen Cehenneme Gider
Azîz ve celîl olan Allah’ ın hoşnudluğunu kazanmaya yarayan bir ilmi, sırf dünyalık elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet günü cennetin kokusunu bile alamaz.
İlim ile Gıta Edilir
Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir:
Allah’ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse;
Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.
Ancak alİmlEr Allah' tan hakkIyla korkar
Allah’tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar. Cahiller korkmaz.
Alİmler emr-İ bİl maruf yapmalıdır
Ma’ruf’u emir ve münkerden nehiy vazifesi, müslümanlar üzerine bir farzdır. Bunun farziyeti Kitab ve Sünnet’le sabittir. Aynı zamanda bu farz, İslâm’ın en büyük farzlarından biri ve dinin temelidir. İslâm nizamı bu sayede kemâle erer ve yücelir. Şu kadar var ki, bu vazifeyi yerine getirecek bir grup teşekkülü farz-ı kifâyedir. İslâm ümmeti, bu görevi yerine getirecek bir cemaat yetiştirmek mecburiyetindedir. Bu yerine getirilmediği takdirde, bütün ümmet mes’uliyetten kurtulamaz.
Ma’ruf’u emir ve münkerden nehiy vazifesini yerine getirecek olanlar, öncelikle İslâm’ı iyi bilen âlimlerdir. O halde, ümmetin her sahada âlimler yetiştirmesi gerekir. [Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
İslam' ı Öğreten Yüzü Nurlansın
Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve korur.
İlim Gizlemenin Cezası
“Bir kimseye bildiği bir konu sorulduğunda cevap vermezse, kıyamet gününde ağzına ateşten bir gem vurulur.” [Tirmizî, İlim 3]
İSLAM İLMİNİ ANCAK DOĞRU KİŞİLERDEN ÖĞRENİNİZ
Şüphesiz bu ilim din ilmidir. Öyle ise dininizi kimden öğrendiğinize iyi bakın.
SONUÇ:
İslamı öğrenmek her müslümana fardır.
Bilim alanlarına giren diğer ilimleri öğrenmek de öğretmekte sevaptır.
Öğretmenlik, Doktorluk, Hemşirelik, Bilgisayar Mühendisliği, Makine Mühendisliği, Muhasebe, Yöneticilik, Bankacılık vb. Her türlü insnaların yararına olan ilimleti öğrenmek ve öğretmek sevaptır.
CİHAD HAKKINDA İSLAM ALİMİ GÖRÜŞLERİ
İstanbul Üniversİtesİ İlahİYat Fakültesİ DekanI Prof.Dr.Şİnasİ Gündüz
“Cihat, İslam’ın temel kavramlarından biridir. Sadece kılıçla, topla savaşmaya ‘kıtal’ denir. Fiili anlamda savaşmaktır. Cihat ise Müslümanın yaşadığı çevrede doğru olduğuna inandığı her türlü değer için kullandığı inisiyatiftir. Cihat sadece savaşmak değildir, her türlü gayrettir. Allah için haksızlığa ve zulme karşı gelmektir. Mazlumların yanında savaşmaya taraf olmaktır. Haklının yanında olmaktır. Yabancı istilasına karşı fiili savaştır. Cihat terör eylemlerine malzeme olarak kullanılıyor ama cihat terör değildir. Hıristiyanlıkta haklı savaş kavramı vardır. Aziz Agustin, “Şiddet ve çatışmaya eğer başvurulacak olursa şiddet eylemi bir zulme karşı insanları örgütleyerek dünyadaki huzurun sağlanması için başvurulmalıdır” der. Haklı savaş vardır. Yahudi geleneğinde de vardır. Budizm’in Ahimsa ilkesi, ‘Hiçbir canlıyı incitmeyeceksin’ der. Ama Tayland’da Budistler beş altı ay önce iktidara karşı geldiler ve bazı rahipler tutuklandı. Kendi öğretilerinde olmamasına rağmen yer yer çatışmalar yaşadılar. Hz. Peygamber bir hadisinde, “Haksızlığın karşısında susan, dilsiz şeytandır” diyor. İslam’da insan pasifist değildir.
Kaynak:https://www.risalehaber.com/dunya-alimleri-cihat-fetvasini-konusuyor-75125h.htm
İMAM RABBANİ, MUHAMMED HADİMİ, BİRGİMİ
İnsanların, İslâmiyeti işitmeleri, müslüman olmakla şereflenmeleri veya müslümanların dînine, vatVnına ve nâmusuna saldıran düşmanı defetmek için yapılan muhârebe yâhut mal, can, söz, neşriyat ve diğer vâsıtalarla İslâmiyeti anlatmak ve müdâfa etmek. (Bkz. Gazâ)
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Mallarını, canlarını fedâ ederek din düşmanları ile Allah rızâsı için cihâd eden müslümanlar, oturup, ibâdet edenlerden daha üstündür. Hepsine de, Cennet'i söz veriyorum. (Nisâ sûresi: 95)
Allah yolunda cihâd eden kimselerin hâli, gündüzleri oruçlu olup, gecelerini ibâdetle geçiren, Allahü teâlânın âyetlerine itâat eden, namaz ve oruçtan dolayı hiç bir gevşeklik hissetmeyen kimsenin hâli gibidir ki, yine Allah yolunda cihâd eden üstündür. (Hadîs-i şerîf-Tergîb-ül-İbâd)
Cihâddan maksad, İslâm dînini yüceltmek ve din düşmanlarını zelîl etmektir. Cihâdda gâzî ve şehîdler için bildirilen sevâblar, niyet iyi ve hâlis oluncadır. (İmâm-ı Rabbânî)
Cihâd üç türlü yapılır: Birincisi beden ile yâni her türlü harb vâsıtası ile yapmaktır. İkincisi, her türlü neşriyât (basın ve yayın) vâsıtaları ile İslâmiyet'i insanlara yaymak ve duyurmaktır. Bu cihâdı İslâm âlimleri yapar. Üçüncüsü ise, duâ ile ya pılan cihâddır. Bütün müslümanların bu cihâdı yapmaları farz-ı ayndır. (Muhammed Hâdimî, Birgivî)
Cihâddan maksad, İslâm dînini yüceltmek ve din düşmanlarını zelîl etmektir. Cihâdda gâzî ve şehîdler için bildirilen sevâblar, niyet iyi ve hâlis oluncadır. (İmâm-ı Rabbânî)
Cihâd üç türlü yapılır: Birincisi beden ile yâni her türlü harb vâsıtası ile yapmaktır. İkincisi, her türlü neşriyât (basın ve yayın) vâsıtaları ile İslâmiyet'i insanlara yaymak ve duyurmaktır. Bu cihâdı İslâm âlimleri yapar. Üçüncüsü ise, duâ ile ya pılan cihâddır. Bütün müslümanların bu cihâdı yapmaları farz-ı ayndır. (Muhammed Hâdimî, Birgivî)
Kaynak:www.islamalimleri.de
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
Cihad-ı Manevi
Tarihçe-i Hayat/Isparta Hayatı/Nur Talebelerine Üs ... (s:873)
Evet, meselâ seksen bir hatâsını mahkemede ispat ettiğim bir müdde-i umumînin yanlış iddiaları ile aleyhimizdeki kararına karşı, beddua dahi etmedim. Çünkü asıl mesele bu zamanın cihad-ı mânevîsidir. Mânevî tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dahilî âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.
Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, âsâyişi muhafaza etmek içindir. وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰى 1 düsturu ile ki "Bir câni yüzünden onun kardeşi, hanedanı, çoluk—çocuğu mesul olamaz" işte bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle âsâyişi muhafazaya çalışmışım. Bu kuvvet dahile karşı değil, ancak hâricî tecavüze karşı istimal edilebilir. Mezkûr âyetin düsturuyla vazifemiz, dahildeki âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Onun içindir ki, âlem-i İslâmda âsâyişi ihlâl edici dahilî muharebat ancak binde bir olmuştur. O da aradaki bir içtihad farkından ileri gelmiştir. Ve cihad-ı mâneviyenin en büyük şartı da vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır ki, "Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenâb-ı Hakka âittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz."
Ben de Celâleddin Harzemşah gibi, "Benim vazifem hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Cenâb-ı Hakkın vazifesidir" deyip ihlâs ile hareket etmeyi Kur'ân'dan ders almışım.
Haricî tecavüze karşı kuvvetle mukabele edilir. Çünkü düşmanın malı, çoluk çocuğu ganimet hükmüne geçer. Dahilde ise öyle değildir. Dâhildeki hareket, müsbet bir şekilde mânevî tahribata karşı mânevî, ihlâs sırrıyla hareket etmektir. Hariçteki cihad başka, dahildeki cihad başkadır. Şimdi milyonlar hakikî talebeleri Cenâb-ı Hak bana vermiş. Biz bütün kuvvetimizle dahilde ancak âsâyişi muhafaza için müsbet hareket edeceğiz. Bu zamanda dahil ve hariçteki cihad-ı mâneviyedeki fark pek azîmdir.
Cihad-ı Hariciye
Tarihçe-i Hayat/Bediüzzaman'ın İlk Hayatı/İlk Haya ... (s:77)
BİZ KALÛ BELÂDAN cemiyet-i Muhammedîde (aleyhissalâtü vesselâm) dahiliz. Cihetü'l-vahdet-i ittihadımız tevhittir. Peymân ve yeminimiz imandır. Madem ki muvahhidiz, müttehidiz. Herbir mü'min i'lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de, fen ve san'at silâhıyla i'lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâra cihad edeceğiz.
Amma cihad-ı haricîyi kanunu garrânın berahin-i kàtıasının elmas kılınçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaileriyiz; husumete vaktimiz yoktur. Meşrutiyet ki, adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. On üç asır evvel kanunu-ı garrâ teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa'ya dilencilik etmek, din-i İslâma büyük bir cinayettir. Ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa, istibdat tevzi olunmuş olur.
اِنَّ اللهَ هُوَ الْقَوِىُّ الْعَزِيزُ 1 hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da mârifet-i tam ve medeniyet-i âmm veyahut din-i İslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hükümferma olacaktır.
İttifak hüdâdadır, hevâ ve heveste değil.
İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar. Herşey hür oldu… Başkasının kusuru insanın kusuruna senet ve özür olamaz.
Yeis, mâni-i herkemâldir. "Neme lâzım, başkası düşünsün" istibdadın yadigârıdır…
Cihad Farz-ı Kifaye/Ayn
İlk Dönem Eserleri/Hutbe-i Şâmiye/Hakikat Çekirdek ... (s:605)
Şehid velidir. Cihad farz-ı kifaye iken farz-ı ayn olmuştur. Belki muzaaf bir farz-ı ayn hükmüne geçmiştir. Hac ve zekât gibi, cihadda da niyetin tasarrufu azdır. Hatta adem-i niyet dahi asıl nokta-i nazarından niyet hükmündedir. Demek zıdd-ı niyet yakînen tebeyyün etmezse, cihad şahadet-i hakikiyeyi intaç eder. Zira vücub tezâuf etse taayyün eder. İhtiyarı tazammun eden niyetin tesiri azalır. Şu günahkâr millete, birden bire on binler evliya inkişaf ve tezahür etse, az bir mükâfat değildir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Cihad Yorumu (Diyanet.gov.tr)
Arapça’da “güç ve gayret sarfetmek, bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkânları kullanmak” mânasındaki cehd kökünden türeyen cihad, İslâmî literatürde “dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslâm’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek” şeklindeki genel ve kapsamlı anlamı yanında fıkıh terimi olarak daha çok müslüman olmayanlarla savaş, tasavvufta ise nefs-i emmâreyi yenme çabası için kullanılmıştır.
Cihad Kur’ân-ı Kerîm’de isim olarak dört, bundan türeyen fiil şeklinde yirmi dört yerde geçmektedir; “cihad eden” anlamındaki mücahid ise iki âyette zikredilmiştir (bk. M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “chd” md.). Bu âyetlerin bir kısmında (meselâ bk. et-Tevbe 9/41, 44, 81, 86) cihad kelimesinden doğrudan savaşın kastedildiği anlaşılmakta, bir kısmında da cihad “Allah’ın rızâsına uygun bir şekilde yaşama çabası” şeklinde özetlenebilecek olan genel anlamıyla geçmektedir. Cihadla ilgili birçok hadis mevcut olup (bk. Wensinck, el-Muʿcem, “chd” md.) bunlar bazı müstakil eserlere konu olduğu gibi hadis mecmualarında da “kitâbü’l-cihâd” veya “fezâilü’l-cihâd” başlıkları altında toplanmıştır.
Buna göre cihad, hayatın gayesi olarak Allah’a kulluk etmek, Allah ve Resulü’nün koyduğu ölçülerin fert ve toplum hayatına uygulanmasına çalışmaktan İslâm’ı diğer insanlara tebliğe, İslâm ülkesini ve müslümanları her türlü tehlike ve saldırılara karşı savunma ve bu konuda gerektiğinde savaşmaya kadar kapsamlı bir anlam taşımakta; kalp, dil, el ve silâh gibi beşerî aksiyonun ortaya konulduğu her vasıta ile yapılabilmektedir.
Konuya ilişkin detaylı bilgi için Türkiye Diyanet Vakfı tarafından neşredilen İslam Ansiklopedisi'nin "Cihad" maddesine ekte yer alan linkten bakabilirsiniz. https://islamansiklopedisi.org.tr/cihad#1
Diyanet İşleri Başkanlığı, Cuma Hutbesi (Diyanet.gov.tr)
“Allah yolunda öldürülenlere sakın ‘ölü’ demeyin. Onlar diridirler. Ancak siz bunu idrak edemezsiniz.” (Bakara, 2/154)
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Müminler!
Bir sahabî, Peygamberimizin huzuruna gelerek, “Hem sevap hem de şöhret kazanmak için savaşan bir adam hakkında ne dersiniz? Böyle birisinin kazancı nedir?” diye sordu. Allah’ın Resûlü, “Hiçbir şey kazanamaz.” cevabını verdi. Ancak adam, sorusunu ısrarla üç defa tekrarladı. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Hiç şüphe yok ki Allah, sadece kendi rızasını kazanma niyetiyle yapılan samimi amelleri kabul eder.”[1] buyurdu.
[1] Nesâî, Cihâd, 24.
Aziz Müminler!
Cihâd, Allah yolunda harcanan emeğin, Hak uğrunda verilen mücadelenin adıdır. Cihâd, müminin, bütün varlığını seferber ederek Yüce Rabbinin rızasını kazanma çabasıdır. Cihâd, mukaddesatı korumak için beden, dil, fikir ve gönülle kararlılık göstermektir.
Haksız bir saldırı, yok etme, sömürme ya da zulmetme mücadelesi değildir cihâd. Aksine Müslüman’ın, vatanında şerefi, kimliği ve özgürlüğüyle var olma; imanını, bayrağını, istiklâlini ve haysiyetini muhafaza etme azmidir. Cihâd, zulme ve zalime karşı, bir milletin hukukunu savunma gayretidir. Hakkı tutup kaldırma, yeryüzünde barış, huzur, adalet ve iyiliği yayma gayesidir.
Kıymetli Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de Allah’a ve Resûlüne iman eden kimselerin mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihâd ettiklerini anlatmaktadır.[2]
[2] Saff, 61/11.
Peygamberimiz de “Ellerinizle, dillerinizle ve mallarınızla cihâd ediniz!”[3] ([3] Nesâî, Cihâd, 48.) buyurmaktadır. Bu âyet ve hadis göstermektedir ki; cihâd, sadece canı feda etmekle değil, kimi zaman elle, kimi zaman dille, kimi zaman da malla hakka hizmet etmekle olur.
“Mücâhid, nefsiyle cihâd eden kişidir.[4] ([4] Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd, 2.) hadis-i şerifi gereği hepimizin cihâdı öncelikle kendi nefsimizde başlar. Nefsin kötülüğe, hataya ve isyana teşvik eden vesvesesi ile mücadele etmek de cihâddır. Allah’ın dinini en doğru kaynaktan öğrenip en güzel şekilde yaşamak da cihâddır. Bizi fıtratımızdan uzaklaştıracak, uçurumlara sürükleyecek arzu ve isteklere karşı durmak da cihâddır. Ve mümin, eğer kendi nefsi ile olan cihâdında başarılı olabilirse, o zaman İslâm düşmanlarına karşı cihâdında da zafer elde edebilir.
Kıymetli Kardeşlerim!
İslam’ın hayat veren ilkelerini yeryüzünde yaymak, haksızlıkların sona ermesini sağlamak için yapılan cihâd, kimi zaman kalemle kimi zaman da kelâmla olur. Mümin, an gelir eliyle, gün olur malıyla Allah yolunda, kelime-i Hak için çalışır, çabalar. Doğruyu anlatmak, iyiye davet etmek, güzelliklere vesile olmak için gecesini gündüzüne katar. İnancı, varlığı, vatanı, bekası ve hürriyeti için silahlı mücadeleye girmesi ise, cihâdın en üst seviyesidir. Daha dün Doğusuyla Batısıyla, Kuzeyiyle Güneyiyle bu aziz vatanı korumak uğruna verdiğimiz mücadele, cihadın en canlı şahididir. Allah’ın yardımıyla muzaffer çıktığımız Çanakkale, varoluş destanının, iman, cesaret ve azmin adıdır.
Aziz Müminler!
Cihâd, eline silahı alıp körü körüne masum canlara kıymak değildir. Son yıllarda insaf ve vicdanını yitirmiş cinayet şebekelerinin yaptığı ve Müslümanlara mal edilmeye çalışılan intihar saldırılarının, vahşet ve şiddetin İslâm’ın cihâd anlayışı ile yakından uzaktan alakası yoktur. Çünkü İslam’da cihad öldürmenin değil, yaşatmanın; yok etmenin değil, diriltme çabasının adıdır. Cihâd, ancak insanı yaratılış amacından saptıran her türlü kötülüğü ortadan kaldırmak için yapılır. Kime karşı ve hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, masum insanlara yönelik saldırılar, İslâm’ın cihâda yüklediği yüce ruh ve ideallerle asla bağdaşmaz. Bunlar, insanlığa karşı hunharca işlenmiş büyük cinayet girişimleridir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Bugün de millet olarak canımızla ve malımızla bir beka mücadelesi veriyoruz. Mehmetçiğimiz, inancımız, bayrağımız, vatan toprağımız uğrunda hiç çekinmeden varlığımızı feda edebileceğimizi bütün dünyaya bir kere daha gösteriyor. Ömrünün baharında şehadet şerbetini yudumlayan her bir vatan evladı, adeta bizlere Rabbimizin şu müjdesini haykırıyor: “Allah yolunda öldürülenlere sakın ‘ölü’ demeyin. Onlar diridirler. Ancak siz bunu idrak edemezsiniz.”[5]
[5] Bakara, 2/154.
Aziz Müminler!
Bu varlık mücadelesinde hepimize sorumluluk düşüyor. Bu sorumluluğun bir gereği olarak geliniz bu mübarek Cuma vaktinde hep birlikte Allah Teâlâ’ya gönülden şöyle niyaz edelim:
Allah’ım! İstiklal ve istikbalimiz, birlik ve beraberliğimiz uğrunda mücadele eden kahraman ordumuzu muzaffer eyle! Huzurumuz ve değerlerimiz uğrunda canlarını feda eden aziz şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifalar ihsan eyle! Fitne, fesat ve bozgunculuk peşinde koşanlara, milletimize ve ümmet-i Muhammed’e hile ve tuzak kuranlara karşı bize feraset, basiret, kuvvet ve dirayet lütfeyle! Bizleri cihâdın gerçek anlamını kavrayan, senin yolunda mücahede ve mücadeleden kaçmayan samimi müminler eyle!
Rabbimiz! Sana inandık, sana güvendik, sana tevekkül ettik. Bizleri sensiz, sahipsiz, inayetsiz bırakma!
Mehmet ŞENLİK Hoca
İslam'da Cihad ve Mahiyeti
Müminlerin düşmana karşı kararlı ve şuurlu biçimde gösterilen çabalarının bedenle yapılanına 'cihad', ruhsal olanına 'mücâhede', fikir ve İslami ilimlerde yapılanına ise 'ictihad' denilir. Allah yolunda gayret göstermek, çaba sarf etmek anlamlarına gelen 'cihad', her üç manayı da içerisine almaktadır.
İslam literatüründe Cihad: 'Cehd' veya 'cühd' kökünden türeyen bir mastardır. Cihad, islam'a has ve Kur'an'ın anahtar kavramlarından biridir. Cihad kelimesi Kur'an'da farklı formlarda kırk bir yerde geçmektedir.
Cehd veya cühd, kararlı ve şuurlu bir şekilde gayret etmek, zorluklara karşı çaba göstermek, olan gücüyle çalışmak gibi anlamlara gelir. Aynı kökten türeyen cihad veya mücahede sözcükleri, düşmanın saldırısına karşı koymak üzere elinden gelen her türlü çabayı ve gayreti sarf etmektir.
Bu düşmanın insanın içinde veya dışında olması fark etmez. Mümin, kendine zarar vermek üzere saldıran düşmana karşı koymaya çalışır, onların zararlarını uzaklaştırmak veya etkisiz hale getirmek için her türlü gayretli ortaya koyar.
Bir başka tabirle, Müminlerin düşmana karşı kararlı ve şuurlu biçimde gösterilen çabalarının bedenle yapılanına 'cihad', ruhsal olanına 'mücâhede', fikir ve İslami ilimlerde yapılanına ise 'ictihad' denilir. Allah yolunda gayret göstermek, çaba sarf etmek anlamlarına gelen 'cihad', her üç manayı da içerisine almaktadır.
Fıkhi kaynaklarımızda, Allah yolunda yapılan bütün çalışmalar, Allah'ın kelimesi en yüce olsun diye gösterilen gayretler, İslam'ı savunmak ve hâkim kılmak için ortaya konan çabalar tümüyle 'cihad' diye nitelendirilir. Bununla birlikte; bedeniyle, organlarıyla, malıyla cihad edene veya manevi yönünü olgunlaştırmak için çaba sarf edene 'câhid' ve 'mücâhid', İslami hükümleri ortaya koymak için gayret edene ise 'müctehid' denilmektedir.
Şu halde, Allah tarafından mümine emanet olarak verilen her türlü bedeni, mali ve zihinsel imkânları Allah yolunda harcaması, İslam yolunda kullanması cihaddır. Mahkûm olan ve hayattan uzaklaştırılan İslami değerlerin yeniden toplum hayatına girmesi ve yaşanır hale gelmesi için harcanan tüm çabalar, sarf edilen tüm emekler cihaddır.
Bu alandaki cihadı ihmal edenler, cihadın özünden uzaklaşarak neye, niçin çalıştıklarının da farkında olmayanlardır. Cephede büyük kahramanlıklar gösterseler ve büyük emekler harcasalar da nihayette geride bırakacakları bir şey kalmaz. Yaptıkları tek şey İslami potansiyeli verimsizleştirmek ve gereksiz yere harcamaktır.
Bazılarının sandığı gibi Cihad; olabilecek herhangi bir saldırıya karşı yapılan bir savunmadan ibaret değildir. Bu tanım fiili cihad yani kital için geçerli olabilir. Ama cihad bundan ibaret değildir. Kaldı ki bu cihadin dahi Kuran'ı Kerimde açık bir tarifi vardır. Bu tarife göre “Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din bütünüyle Allah'ın oluncaya kadar" cihad devam eder.
Fiili cihad (savaş), insanın mutluluğuna giden yoldaki engelleri kaldırmak ve tebliğin önünü açmak için yapılır. Nitekim Kur'an'ı Kerim, "Cihad" kavramı ile fiili savaş olan "kital" kavramını ayrı ayrı mülahaza eder. Kital bir fiili müdahaledir. Bu müdahale, cihadın diğer alanlardaki önü tıkanınca ancak devreye girer. İslam'da aslolan tebliğdir. Tebliğin önü tıkanınca ve İslami hayat yaşanamaz hale gelince ya fiili müdahale yapılır, ya da hazırlık için sabredilir. Buna da tahammül yoksa oradan daha emin bir yere hicret edilir.
Kur'an-ı Kerim, daima cihada hazırlıklı ve teyakkuzda olmamızı, düşmana karşı güç hazırlamamızı emreder. Hatta kritik anlarda namazda dahi silahlarımızı yanımızdan ayırmamamızı tembih eder. Zira düşman daima zaaf ve gaflet anlarını gözler. Bazen ufak bir gaflet anı düşmana öyle bir fırsat ve cesaret verir ki, Müslümanlar açısından telafisi mümkün olmayan zararlara ve kayıplara mal olabilir.
Cihad Sadece Saldırı mıdır?
Günümüzde İslam'ın yanlış anlaşılan veya yanlış anlatılmaya çalışılan emirlerinden biri de cihaddır. Özellikle Batı destekli araştırmacılar, yayın organları cihadın bir saldırı olduğunu, İslam'ın bu saldırı yoluyla yayıldığını, Müslümanların saldırı anlamındaki cihad emrine uyarak başka ülkeleri işgal ettiklerini iddia ederler. Müslümanlar sözkonusu olunca, yerli-yersiz ve doğru-yanlış tezler ileri süren Batılılar cihadın Müslümanlar tarafından saldırı amacıyla kullanıldığını ve bunu da "kutsal savaş" şeklinde anladıklarını ileri sürerler.
Oysa Kur'an'da cihada izin veren ayetlere bakılırsa, durumun asla iddia edildiği gibi olmadığı görülecektir. Bir kere cihad kavramının karşılığı 'savaş' kelimesi değildir. Çünkü 'cihad'la savaş sözcüğü arasında hem nitelik hem de nicelik olarak fark vardır. Savaş, salt askeri harekât olup güce dayanır. 'Cihad' ise askeri operasyon da dâhil İlahi hedefler uğruna gösterilen bütün çabaları içerisine alır. Bu demektir ki cihad; kutsal bir gaye uğruna ortaya konulan her türlü fikri, fiili ve kalbi çalışmanın ortak adıdır.
İslam'a göre; insanları dine kazandırmanın yolu davettir, dini beğenip beğenmeme onların tercihine bırakılır. "dinde zorlama yoktur" (Bakara 256). İnsanlar şirk hariç diledikleri dini seçebilirler. İnandıkları din ne kadar yanlış ve saçma olsa bile, bu konuda zorlama söz konusu değildir. Çünkü inanma bir gönül işidir. Bir şeyin doğruluğu ve hak oluşu ancak akıl ve kalp ile kabul edilir; zorla kimseye bir şey sevdirilemez.
Allah (c.c.) insanlara irade hürriyeti vermiştir. Onlar, hak ile batıl arasında seçim yapma hakkına sahiptirler. Bu seçimlerinin sonucu tamamen kendilerini ilgilendirir. Herkes neticesine katlanmak şartıyla batılı da seçebilir; kişilerin cehenneme gitme tercih ve özgürlüğü de vardır: "de ki: Hak, Rabbinizin katındandır. Öyle ise dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin. Biz, zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır." (Kehf 29)
Müslümanlarca kabul edilmeyecek olan şudur; bazı insanlar kendi halinde bir din seçmekle kalmayıp başkalarına zorla kendi dinlerini benimsetmeye çalışırlar. Nitekim insanlar üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışan kimi zalim güçler, İslam'ın davetinin önünü kesmeye, insanların İslam'a ulaşmasını engellemeye, kurdukları tuzaklarla insanları kandırarak hak yoldan saptırmaya çalışırlar. Müslümanların kutsal değerlerine, topraklarına saldırıp vatanlarını işgal etmek isterler. İşte bu gibi durumlarda "fiili cihad" gündeme gelir ve kaçınılmaz olur.
Müslümanların canlarına, mukaddesatına saldırı yapıldığı zaman sessiz mi kalsınlar? Allah'ın dinine hakaret edilirken, insanlar zorla veya bin bir hile ile İslam'dan uzaklaştırılırken; Müslümanlar hiç bir şey yapmasınlar mı? Zalimler, mustazaf halklara zulmederken, Müslümanlar başlarını kuma mı gömsünler? Müstekbirler yeryüzünde istedikleri gibi ifsat yapsın, fitneyi artırsın, insanları sömürsün, onların zenginliklerini yağmalasınlar da Müslümanlar seyirci mi kalsın? Allah'a kul olmak isteyen insanların önüne şeytani tuzaklar kursunlar, dinden uzaklaştırsınlar da Müslümanlar buna sessiz ve ilgisiz mi kalsın? Böyle bir şey olamaz.
Müslümanlar, dinlerini, vatanlarını, can ve mallarını korumak için kendilerine farz kılınan cihad emrini unutmamalı, zalimlerin kendilerine önerdiği cihadsız bir İslam'ı asla kabul etmemelidirler. Onlar, yeryüzünde diledikleri gibi at koşturacak, istediklerini yapacaklar, hatta Müslümanlara yön vermeye kalkışacaklar, ama Müslümanların bir tepkisi olmayacak. Böylesine sessiz, tepkisiz, pısırık bir din istiyorlar. Bilsinler ki, böyle bir İslam, Müslümanların kitabında yazmıyor.
Büyük şeytan, onun çağdaş yardımcıları batılılar ve yerli işbirlikçileri istemeseler de Müslümanların cihad meşalesi yanmaya ve gün gittikçe parlamaya devam edecektir. Yeryüzünde bozguncuların, azgınların ve sapmışların çıkardıkları fitne-fesat devam ettiği müddetçe, cihad da var olacak, cihada ihtiyaç duyulacak ve kıyamete kadar kıyam ve cihad ateşi yanmaya devam edecektir.